yandex

Trump’a Suikast Girişimi ve Siyonist Medyanın Gizemli Yasakları

GÜNDEM (BBH) - Haber Merkezi | 18.07.2024 - 13:02, Güncelleme: 18.07.2024 - 13:02 1203+ kez okundu.
 

Trump’a Suikast Girişimi ve Siyonist Medyanın Gizemli Yasakları

13 Temmuz 2024 tarihinde ABD Başkan adaylarından Donald Trump’a yönelik bir suikast girişimi tüm dünyada şok etkisi yarattı. Bu olayın ardından, Milli Çözüm Dergisi’nin yayımladığı bir makale, ABD ve küresel medyanın arkasındaki Siyonist güçlerin perde arkasını gözler önüne sermeyi hedefliyor.

Trump Suikast Girişimi: Kim Hedefteydi? Trump’a yönelik suikast girişimi sırasında elde edilen videolar ve görgü tanıklarının ifadeleri, olayın gizemli ve planlı yönlerini açığa çıkarttı. Suikastçi, 140 metre uzaklıktaki bir çatıdan Trump’ı tam kafasından vurmak üzere ateş etti, ancak Trump’ın ani bir baş hareketi sonucu mermi kulağını delip geçti. Bu olayda, Trump’ın arkasındaki bir kişinin beyni parçalandı, diğer iki kişi ise ağır yaralandı. Görgü tanıklarının ifadelerine göre, çatıya çıkan adamı güvenlik güçlerine bildirmelerine rağmen hiçbir müdahale yapılmadı. Bu durum, olayın kasıtlı ve planlı bir suikast senaryosu olabileceği ihtimalini güçlendirdi. Makale yazarları, FBI ve Gizli Servis ajanlarının olaya müdahalede gecikmesini ve suikastçının kolayca çatıda pozisyon almasını eleştirerek, olayın Kennedy suikasti gibi bir komplo teorileri yumağına dönüştürülmek istendiğini öne sürdü. Suikastçının profesyonelce seçildiği ve olayın arkasında daha derin güçlerin bulunduğu iddiaları gündeme getirildi. “Siyonist” Kelimesinin Yasaklanması: Medya Savaşı mı? Milli Çözüm Dergisi, İngilizce yayımlanan makalelerinde “Siyonist” ve “Siyonizm” kelimelerinin yasaklanmasını ve bu kelimelerin “Yahudi düşmanlığı” olarak değerlendirilmesini ele aldı. Özellikle “Türkiye’yi Siyonist JP. Morgan’lar mı, Yoksa İslamist (!) RT. Erdoğan’lar mı Yönetiyorlardı?” başlıklı yazının Meta tarafından sansüre uğraması, gerçeklere ve dik duruş sergileyenlere karşı açılmış bir medya savaşı olarak nitelendirildi. Meta’nın Sansür Politikaları Meta, artık “Siyonizm” sözcüğünü İsrailli bireyler için kullanıldığı bahanesiyle paylaşımına izin vermiyor. Bu değişiklik, İsrail yanlısı grupların zafer olarak kutlanırken, gerçek antisemitizme karşı mücadeleyi zayıflatacağı endişesiyle eleştirildi. Meta’nın sosyal medya platformlarındaki içerik denetleme politikalarının, özelikle Filistin konusunda İsrail lehine sansür uyguladığı belirtiliyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Meta’nın içerik denetleme politikalarının Filistin’i destekleyen paylaşımları susturduğunu açıkladı. HRW, Meta’nın barışçıl Filistin yanlısı içerikleri kaldırdığını ve kullanıcıların itiraz mekanizmalarının yetersiz olduğunu belirtti. Diğer Sosyal Medya Platformları ve İsrail Lehine Tutumlar YouTube, komplo teorilerini ve yanlış bilgileri önlemek bahanesiyle, Siyonist İsrail’le ilgili gerçekleri gizlemeye yönelik adımlar attı. Meta ve TikTok’un İsrail hükümeti adına içerik denetimi yaptığına dair raporlar da yayımlandı. Filistin’e yönelik içeriklerin sansürlenmesi ve kullanıcı hesaplarının askıya alınması gibi uygulamalar, sosyal medya devlerinin politikalarını sorgulattı. Sosyal Medya Devlerinin Taraflı Tavrı Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serkan Bayrakcı, ABD merkezli sosyal medya platformlarının İsrail-Filistin konusundaki tutumlarını eleştirdi ve farklı coğrafyalarda merkezleri olan sosyal medya platformlarının sayısının artmasının önemine değindi. İsrail’in sosyal medya platformlarını manipüle ederek dünya kamuoyunu yanlış yönlendirdiği vurgulandı. Derginin Çarpıcı Makalesi Milli Çözüm Dergisi, dün akşam yayımladığı “TRUMP SUİKASTİ VE “SİYONİZM'İN” MEDYA MANİPÜLESİ” başlıklı makalesi ile Siyonist merkezlerin dünya üzerindeki medya savaşını ve manipülasyon politikalarını açığa çıkartıyor. Bu makale, sosyal medyanın ve küresel medyanın gerçekleri gözden kaçırma stratejilerini detaylı olarak ele alıyor. İşte O İlginç Makalenin Detayı: TRUMP SUİKASTİ VE “SİYONİZM'İN” MEDYA MANİPÜLESİ Biz, Yahudi güdümlü küresel medyada “Siyonist=Siyonizm” kelimelerinin neden ve hangi bahanelerle yasaklandığı? konusunu yazarken 13 Temmuz 2024 tarihinde, ABD Başkan adaylarından Donald Trump’a suikast haberleri konuşulmaya başlanmıştı. TV kanallarındaki ilk görüntülere ve ilgili haberlere bakınca bizim ilk aklımıza takılanlar şunlardı: Trump’a yönelik suikastla ilgili videoları dikkatle izlediğimizde şu hususlar dikkatimizi çekiyordu: FBI – Gizli Servis ajanı, yüksekçe bir çatıdan genç suikastçıyı görüyordu. Çünkü tam karşısında (140 m kadar uzağında) duruyordu… Ama onu etkisiz kılmak ve ateş etmeden devre dışı bırakmak için, nedense harekete geçmiyor ve bekliyordu!? Suikastçı Trump’ın tam kafasından (alnından) vurmak ve hayattan koparmak için nişan alıp ateş ediyordu… Ama o anda Trump’ın hafif bir baş hareketi sonucu, milimetrik sapma ile kurşun kulağını delip geçiyordu ve o kadar etkiliydi ki hemen arkasındaki kişinin beynini dağıtıyor, diğer iki kişi de ağır yaralanıyordu… Buraya kadar gördüklerimiz, yorumlarımız o ki; asıl plan, önce Trump öldürülecek, sonra da resmi ajanlarca katil indirilecek ve Kennedy suikasti gibi bu olay komplo teorilerinin gündemine bırakılacaktı. Bu duruma göre; suikastçı genç, özel hazırlanmıştı ve 140 metreden hedefini vuracak kadar da nişancıydı… Ama artık hayatta olmadığına göre, bu girişimin bir muamma olarak kalması hesaplanmıştı. Olayın görgü tanıklarından birisi: “Bulunduğumuz yerden rahatlıkla görebileceğimiz şekilde, silahlı bir adam tırmanıp çatıya çıktı. Bundan kuşkulanıp güvenlik güçlerini uyardık, ama kimse oralı olmadı!..” diyerek, bu olayın kasıtlı ve planlı olarak ayarlandığını açığa vurmuşlardı. Öyle anlaşılıyor ki, ABD’de yaklaşan Başkanlık seçimlerini; “Bunak Biden mı, yoksa manyak Trump mı kazanacak?” tiyatro senaryolarına biraz ciddiyet ve gizem katmak üzere tezgâhlanmış bir kovboy filmi hazırlanmış, ama bunda bile çuvallamışlardı. Siyonist Baronların asıl amaçları; bu “Demokratik yarıştaki seçim heyecanını arttırmak!” ve halkı suni gündemlerle avutup oyalamak ve Amerika’nın katil ve terörist İsrail uşaklığını unutturmaktı… Siyonist odakların, manyak Trump’tan ise bunak Biden’ı daha rahat kullanacağı aşikârdı… Ancak bunlar için, bir gecede piyasaya binlerce Biden ve Trump çıkarılırdı… Bunlardan birileri veya yüzlercesi suikasta uğramış, Amerikan toplumu karışmış, ülke ve dünya ekonomisi dumura uğramış… Umurlarında bile olmazdı. Kendi şeytani saltanatları ve Büyük İsrail hesapları uğruna, ellerinden gelen her alçaklığı yaparlardı; zaten Siyonist tıynetleri ve zihniyetleri buna göre kurgulanmıştı… Hatta bu karışıklık ve kargaşalardan ekonomik ve stratejik rantlar bile sağlarlardı. Suikastin, acemi sayılacak bir gençle ve M16 otomatik eğitim tüfeğinin yarı otomatik cinsi sivil bir tüfekle yaptırılması ise, bu olayın: “Ciddi devlet istihbarat birimlerinin ve terör örgütlerinin değil, fanatik bir taraftarın basit bir girişimi” gibi algılanmasını sağlama hesaplı planlandığı sırıtmaktaydı. “Siyonist” Kelimesinin Yasaklanması Milli Çözüm Dergimizde İngilizce yayımlanan önemli yazıların, en son “Türkiye’yi Siyonist JP. Morgan’lar mı, Yoksa İslamist (!) RT. Erdoğan’lar mı Yönetiyorlardı?” başlıklı makalenin İngilizce aktarımının Facebook ve Instagram’ın çatı şirketi Meta tarafından sansüre tâbi tutulması, Siyonist ve terörist İsrail ve işbirlikçileri dışında, bütün gerçeklere ve dik duruş sergileyenlere karşı açılmış bir Medya savaşıydı. Evet, “Siyonizm” ve “Siyonist” sözcükleri, “Yahudi düşmanlığı” sayılarak yasaklanmıştı. “Kuduz Netanyahu, Gazze saldırılarından bir ay kadar önce katıldığı BM Genel Kurulunda bir harita paylaşmıştı. Bu haritada, Gazze bölgesindeki bütün Filistinlilerin Sina Çölü’ne sürüleceği ve boşalttıkları bölgenin İsrail işgaline gireceği anlaşılmaktaydı. Zaten HAMAS bu Siyonist planın farkına vardığından dolayı İsrail’i durdurmak ve caydırmak amacıyla saldırılar başlatmıştı” tespitlerimiz bile sansüre takılmıştı. Oysa bu bilgiler ve belgeler BM kayıtlarında bile hâlâ durmaktaydı. Bütün dünyadaki işgal ve sömürü girişimlerine “Demokratikleşme” kılıfı saran ABD ve Siyonist merkezlerin güdümündeki Medya şirketleri; “Madem öyle, Ukrayna’da Zelenskiy’nin seçimleri iptal ettirip kendisini ömür boyu Başkan ilan etmesine niye karşı çıkmadınız?” sorumuzu bile “Holokost=Yahudi düşmanlığı” şeklinde yorumlayıp çarpıtmışlardı. Aslında bu sahte özgürlük şövalyeleri, Siyonist Yahudi hayallerinin ve İsrail vahşetinin uşaklığını yapmaktalardı. Meta’dan (Facebook) İsrail’e ‘Siyonizm’ Kalkanı Facebook ve Instagram’ın çatı şirketi Meta, nefret söylemi politikasında önemli bir güncelleme yaptığını açıklamıştı. Şirket artık “Siyonizm” sözcüğünün İsrailli bireyler için kullanıldığı bahanesiyle bu tür paylaşımları yasaklayacaktı. Dünyanın en güçlü teknoloji şirketlerinden birinin “Siyonist” terimine yönelik yasağı genişleteceğini duyurmasının ardından, İsrail yanlısı ve Siyonist kafalı gruplar büyük bir zafer elde edilmesini memnuniyetle karşılamıştı. Meta Küresel Medya Şirketi, artık Facebook, Instagram ve Threads gibi platformlarından, bu terimi kullanan içerikleri kaldıracaktı. Şirket ayrıca “Siyonistlerin dünyayı yönettikleri veya medyayı kontrol ettikleri iddialarını” da yasaklayacaktı. Novara Media’ya konuşan antisemitizm uzmanı Brendan McGeever, bu kararı “sorunlu” olarak tanımlamış ve gerçek antisemitizme karşı mücadeleyi sekteye uğratacağını hatırlatmıştı. “Siyonistler Dünyayı Yönetiyor” Gerçeğinden Rahatsız Oluyorlardı!.. Bu Şeytani karar, şirketin aylarca süren araştırmasının ve terimin tarihsel olarak nasıl kullanıldığı ve özellikle Gazze’deki savaş devam ederken sosyal medyada şu anda nasıl kullanıldığına ilişkin soruşturmasının ardından alınmıştı. Meta, karara varmak için dünyanın dört bir yanından 145’ten fazla tarihçi, insan hakları grubu, hukuk ve insan hakları uzmanı ve ifade özgürlüğü savunucusuyla görüştüğünü söylese de, hepsi kendi elemanlarıydı. Alınan bu karar, sosyal medya kullanıcılarının tepkisiyle karşılaşmıştı. Bir sosyal medya kullanıcısı X hesabından yaptığı paylaşımda, “Mark Zuckerberg’in, ‘Siyonistler dünyayı yönetiyor veya medyayı kontrol ediyor’ gibi iddiaların yasaklanması, açıkça şunu kanıtlamaktadır: ‘Evet, Siyonistler dünyayı yönetiyor, medyayı kontrol ediyor…’” diye yazmıştı. Bu arada Meta, Ortadoğu ile ilgili içerik moderasyon uygulamaları konusunda incelemelerle karşı karşıya kalmıştı. Eleştirmenler ve hak grupları, şirketi, özellikle bölgedeki son gerginlik ışığında, platformlarında Filistinlileri destekleyen içerikleri sansürlemekle suçlamışlardı. ABD merkezli sosyal medya platformlarının Filistin konusunda İsrail yanlısı sansür uyguladığı ortaya çıkmıştı! Siyonist güdümlü Küresel Medyada; Filistin, Gazze, Hamas, Kassam Tugayları ile ilgili içeriklerin dağıtımı, paylaşımı engellenirken, İsrail ya da İsrail yanlısı içerikler yaygınlaşmıştı. Büyük sosyal medya platformlarının önemli bir kısmının ABD ve Siyonizm merkezli olmasının İsrail-Filistin meselesinde bilgiye ulaşımı sınırladığı ve bu platformlarda İsrail yanlısı sansür uygulandığı ortaya çıkmıştı. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serkan Bayrakcı, AA muhabirine, ABD merkezli sosyal medya platformlarının İsrail-Filistin konusundaki tutumunu aktarmıştı. Bayrakcı, sosyal medya platformlarını yöneten kişilerin kişisel görüşlerinin şirket politikalarını etkileyebildiğini kaydederek, şunları vurgulamıştı: “Meta şirketinin sahibi Mark Zuckerberg’in ve bu şirkete reklam verenlerin kişisel görüşlerini uygulamış olduğu politikalarda etkin şekilde görebiliyoruz. 7 Ekim’in hemen ardından Facebook’un bir ekip kurarak o bir haftalık süreçte yaklaşık 800 bin içeriği kaldırdığını biliyoruz. X’in sahibi Elon Musk’ın konuya taraf olduğuna dair açık bir beyanı olmasa da İsrail’i ziyaret etmesinden anlaşıldığı üzere, bir şekilde İsrail lobisi sosyal medya platformları üzerinde etkin konumdadır…” Büyük sosyal medya platformlarının birçoğunun ABD merkezli olduklarını ve bunların sansür tartışmalarıyla gündeme taşındıklarını hatırlatan Bayrakcı, farklı coğrafyalarda merkezi olan sosyal medya platformlarının sayısının arttırılmasının temel bir ihtiyaç haline geldiğini anlatmıştı. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün: “META, Filistin yanlısı paylaşımlara sansür uyguluyor!” uyarısı! İnsan Hakları İzleme Örgütü; Facebook, Instagram ve WhatsApp’ın sahibi Meta’nın içerik denetleme politikaları ve sistemlerinin, 7 Ekim’den bu yana devam eden İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının ardından Instagram ve Facebook’ta Filistin’i destekleyen paylaşımları giderek daha fazla susturduğunu açıklamıştı. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) yayımladığı “Meta’nın Tutulmayan Sözleri: Instagram ve Facebook’taki Filistin İçeriğinin Sistemli Sansürü” başlıklı 51 sayfalık raporda; Mark Zuckerberg’e ait Meta’nın, bünyesindeki sosyal medya platformlarındaki İsrail yanlısı tavırları kınanmıştı. Raporda, Meta platformlarında Filistin’i destekleyen barışçıl yaklaşım ve uyarıların ve Filistinlilerin insan haklarına ilişkin kamusal tartışmalar da dahil olmak üzere paylaşımlarının kaldırıldığı ve bastırıldığı vurgulanmıştı. HRW, rapor çalışması çerçevesinde 60’tan fazla ülkeden 1050 sansür vakasını incelemeye almıştı. “Her biri en az 100 kez tekrarlanan 6 temel sansür modelinin belirlendiğine” işaret edilen raporda, bunlar arasında içeriğin kaldırılması, hesapların askıya alınması, içerikle etkileşimde bulunulamaması, hesapları takip etmenin ve etiketleşimin zorlaştırılması, Instagram/Facebook Live kullanımının kısıtlanması ve bir kişinin gönderilerinin, hikâyelerinin veya hesabının bildirimde bulunulmadan görünürlüğüne engel olunması gibi sansürlerin yer aldığı aktarılmıştı. Filistin yanlısı içeriklerin kaldırılmasının ve bastırılmasının Meta’nın içerik denetleme politikalarından ve tutarsız uygulamasından kaynaklandığı belirtilerek 300’den fazla vakada, itiraz mekanizmasının “arızalanması” nedeniyle kullanıcıların içeriğe itiraz edemediği hatırlatılmıştı. Platformun, Filistinlilerin yaralanma ve ölümlerini belgeleyen haber değeri taşıyan onlarca içeriği kaldırarak tutarsız yaklaşımına devam ettiği vurgulanmıştı. HRW’nin üst düzey yöneticilerinden Deborah Brown, “Meta’nın Filistin’i destekleyen içeriğine sansür uygulaması, tarif edilemez boyuttaki İsrail vahşet ve baskılarını masum Filistinlilerin feryadını kıstığı bir dönemde, acıları daha da yoğunlaştırmaktadır!” ifadesini kullanarak Meta’nın sansürünün Filistinlilerin dramını unutturmayı amaçladığı hatırlatılmıştı. Oysa “Meta, modası geçmiş özürler ve boş vaatler yerine, şeffaflık ve iyileştirme yönünde somut adımlar atarak Filistin ile ilgili sansürü tamamen kaldırma konusunda ciddi ve acil adımlar atmalıydı.” Meta, ABD’nin belirlediği “terörist örgütler” listelerine göre davranmaktaydı! Belgelenen yüzlerce vakada Meta, ABD’nin belirlediği “Tehlikeli Örgütler ve Bireyler” politikasına uygun davranmaktaydı. Meta’nın, bu listeleri, İsrail ile Filistinli silahlı gruplar arasındaki gerilimler hakkındaki meşru söylemi kısıtlamak için kapsamlı biçimde çarpıttığı anlaşılmıştı. HRW’nin raporu, Meta’ya yönelik ilk şikâyet de sanılmasındı. 2021 tarihli bir HRW raporunda da Facebook’un İsrail ve Filistin’le ilgili insan hakları sorunlarının tartışılmasına yönelik sansürü belgelenerek “Meta’nın, birçok insanı keyfi olarak ve açıklama yapmadan susturduğu” vurgulanmıştı. YouTube, “Komplo Teorileri” diyerek Siyonist İsrail’le ilgili gerçekleri gizleme kararı almıştı! YouTube, dünyanın en büyük video platformunda, kamuoyunda yapılan bazı yanlış adımların ardından yanlış bilgilendirmeyi engelleme isteğinin arttığını yansıtarak, komplo teorilerini ve yanlış bilgileri teşvik etmeyi önlemek bahanesiyle kullanıcılara yeni videolar öneren öneri algoritmasını yeniden düzenlediğini açıklamıştı. YouTube bir blog yazısında, şirket kurallarını ihlal etme sınırına “yaklaşan, ancak tam olarak aşmayan” içeriklerin yayılmasını nasıl azaltacağına “daha yakından baktığını” vurgulamıştı. YouTube kullanıcıları, meşru haberleri izlemeye başladıklarında bazı komplo teorilerine ve yanlış içeriklere yönlendirilmelerini güya eleştiriyorlardı. Güya, şirketin öneri algoritmalarındaki değişiklik altı aylık bir teknik çabanın sonucu yapılacaktı. İlk başta küçük olacak -YouTube, sitenin içeriğinin %1’inden daha azına uygulanacak- ve yalnızca İngilizce videoları kapsayacaktı. Bu da istenmeyen birçok içeriğin hâlâ çatlaklardan sızacağı anlamını taşımaktaydı. Blog yazısında, “Bu değişimin, ifade özgürlüğü için bir platform sağlamak ile kullanıcılarımıza karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek arasında bir denge kurmak amacı taşıdığı” yalanına sığınılmıştı. Asıl amaç, Siyonist Yahudilerin ve İsrail’in Şeytani plan ve projelerinin anlaşılmasına engel olmaktı. “Tarihsel olarak ifade özgürlüğü endişelerine geniş bir özgürlük tanıyan YouTube, komplo teorilerini veya diğer yanlış bilgi biçimlerini yasaklamaz. Şirket sadece nefret söylemini yasaklar, ancak onu, savunmasız gruplara yönelik şiddeti veya nefreti teşvik eden konuşma olarak oldukça dar bir şekilde tanımlar.” denilerek, “Siyonizm” kavramını ve Şeytani kapsamını saklama amacı taşımaktaydı. Milyarlarca insanın aktif şekilde kullandığı sosyal medyanın önemli bir propaganda aracı olduğu hatırlatılarak, şu değerlendirmelerde bulunmuşlardı: “Gazze olaylarını düşünürsek, İsrail’in sosyal medya platformlarını aktif şekilde kullanarak öncelikle kendi halkını ikna etmeye çalıştığını görüyoruz. Öte yandan bu yalan hikâyeleri geniş kitlelere yayarak destek almaya çalıştığını anlıyoruz. İsrail, hem ulusal hem uluslararası desteği arkasına alarak, tarafsız insanların manipüle edilen yanlış verilere erişimini sağlamaya çalışıyor. Burada üzerinde durulması gereken konu, bu platformların hem haber kaynağı, hem hikâye anlatısı hem de propaganda aracı olarak rol oynarken bu rolün dengesiz ve eşit olmadan kullanılmasıdır. Filistin, Gazze, Hamas, Kassam Tugayları ile ilgili içeriklerin dağıtımı, paylaşımı engellenirken İsrail ya da İsrail yanlısı içerikler yayılıyor. Bunun temel gerekçelerine baktığımızda da hem sosyal medya platformlarının ABD merkezli olması hem de İsrail Siber Birimlerinin sosyal medya platformlarında etkin gücünün olduğu ortaya çıkıyor.” BBC ve New York Times gibi (Siyonist Sermaye güdümlü) geleneksel medya zaten sınıfta kalmıştı! Sosyal medya platformlarının; hikâye anlatıcısı olarak kurgu-kurmaca yaptıkları, bağlamından koparılarak kullanılan manipülasyonları ve dezenformasyonları bırakıp, bu platformların şeffaflık ve nesnellik için taraflara eşit davranmaları yeterli olacaktı. Özellikle savaş zamanında hem geleneksel medya hem de sosyal medya için objektiflik daha bir önem taşımaktaydı. Maalesef bu süreçte BBC gibi, New York Times gibi geleneksel medya zaten sınıfta kalmıştı. Kullandıkları dil, takındıkları tutum ve duruş tamamen İsrail yanlısıydı. Gazze’ye karşı olan şeylere “operasyon” denilirken, İsrail’e karşı girişimlerin “saldırı” diye aktarılması, Gazzeli tutukluların “esir”, İsraillilerin “mahkûm” sayılması bu kasıtlı ve çifte standartlı tavrı yansıtmaktaydı. Bu savaşta asıl mağdur olan Filistin halkı iken ana akım medya İsrail’i mağdur gibi sunmaktalardı. Filistin’e yönelik sansürün Hamas veya Kassam Tugayları’nın ötesinde, tüm Filistin’e karşı uygulandığı açıktı. Kişisel olarak Filistin veya ilgili etiketlere yapılan veya yapılmayan paylaşımlar arasında ciddi bir görüntüleme farkı vardı. Filistin’e Sistematik bir sansür uygulanmaktaydı. Sosyal medyada sansür için kullanılan birçok yöntem vardı: Birincisi attığınız postları, ‘story’leri, yorumları doğrudan silip kaldırarak, hesapları askıya alarak veya hesapları doğrudan kapatarak içeriklerle etkileşimde bulunamama, yani görülen bir içeriği beğenemeyip yasaklama gibi müdahaleler yapılmaktaydı. X’teki etiketlerdeki harflerin değiştirilerek içeriğin manipüle edildiğine rastlanmaktaydı. Gölge yasaklama (shadow banning) ile gönderilen içerikler hassas olarak işaretlenip tıklayarak gör uyarısı alınmaktaydı. ‘Bot’larla Filistin ya da Gazze lehine olan içeriklere doğrudan engel olunmaktaydı. Bu konuda Meta’nın kötü bir geçmişi vardı. Bu şekilde sistematik bir sansür uygulanmaktaydı. Sosyal medyada sansür tartışmalarına ilişkin sorunlar, “ifade özgürlüğü” ve “enformasyona erişim hakkı” gibi temel hakların sınırlandırılmasıyla alâkalıydı. Oysa bu platformların bir şirket olarak istediği gibi bilgi akışını durduramayacağını ve haber edinme hakkı sağlayan platformlar olarak Birleşmiş Milletler kurallarına tâbi olduklarını unutmamak lazımdı. Facebook’un “Siyonizm kavramıyla ilgili” uygulamış olduğu sansürden kesinlikle sorumlu tutulması lazımdı. Çünkü sansürün olduğu yerde sağlıklı kamuoyu araştırmaları ve tartışmaları yapılamazdı. Toplumun bir platformda uygulanan sansürlere karşın farklı platformdan veya haber kaynaklarından edinilen bilgilerle sansür karşısında tepki göstermesi kaçınılmazdı. Farklı yerlerde bu konuda protestolara başlanmıştı. Yerli ve milli olmasına bile gerek yok, farklı coğrafyalardaki sosyal medya platformu sayısının arttırılması çok ciddi anlamda temel bir ihtiyaç halini almıştı. Öte yandan bu gibi savaş dönemlerinde sosyal medya platformlarının sivil toplumla birlikte hareket etmeye açık olması şarttı. Siyonist Sosyal Medya Devleri İsrail’in İnsanlık Suçunu Örtmeyi Başaramayacaktı! İsrail kaynaklı resmi verilere göre Meta ve TikTok, Tel Aviv’den 8 binden fazla içeriğin kaldırılması için talep almıştı ve bu içeriklerin %94’ü kaldırılmıştı. ADEO Cyber Security şirketinde siber güvenlik uzmanı Ersin Çahmutoğlu, İsrail-Filistin meselesinde sosyal medya devlerinin tutumunu AA Analiz için kaleme almıştı. “Dünyada milyarlarca insanın aktif olarak kullandığı sosyal medya uygulamaları, kimi zaman dünyanın bir ucunda olup bitenleri anlık olarak aktarma, kimi zaman ise ticari veya eğlence amaçlı içeriklerle platformu zenginleştirme çabalarıydı. Bunları yaparken de belirli algoritmalarla ve içerik üretim politikalarıyla kullanıcılara neyi, nasıl göstereceklerini de işin başında belirliyorlardı. Sosyal medya şirketlerinin belirlediği algoritmalar ve politikalar, kullanıcılarının dünya çapında yaşanan hangi olayları ve sonuçlarını görebileceğini de doğrudan etkileyen unsurlardı. Bu durum, sosyal medya devlerinin gündemi manipüle ettiğine dair tartışmaları doğurmaktaydı…” Algoritmalar (özel tasarlanan ve çarpıtılan yollar ve yorumlar) ve sansür politikalarıyla gündem manipüle edilip saptırılmaktaydı! Başta X, Meta, Google ve TikTok olmak üzere pek çok sosyal medya platformu, kullanıcıların görmek istedikleri gündemden ziyade, kendi kanaat ve algoritmalarının belirlediği gündemi yayma amacı taşımaktaydı. Bu konuda neredeyse bütün sosyal medya devleri benzer amaçlarla oluşturulan algoritmalar ve politikalarla hareket ediyorlardı. Konuyu daha iyi anlamak adına, X’in yayımladığı bir örneğe bakmakta fayda vardı. X şirketinin resmi açıklamalarında belirttiği üzere, şirket politikalarıyla dizayn edilen algoritmalar bize hangi içerikleri göstermek istiyorsa platformda onu görme şansımız vardı. Uygulama bu konuda seçimi bize bırakmıyor ve kendileri karar veriyorlardı. Bu politikalar sayesinde, platformda en çok tartışılan ve etkileşim alan konular ve içerikler, ilgili ülkedeki tüm kullanıcıların karşısına çıkarılıyorlardı. Bu algoritmaların (çarpıtma ve saptırma operasyonlarının) nasıl belirlendiği ise tam bir muammaydı. Uzmanlara göre pek çok sosyal medya şirketi “kara kutu” adı verilen algoritmalar kullanıyorlardı. Bu ise algoritmaların iç işleyişinin kullanıcılardan gizli tutulduğu anlamını taşımaktaydı. Ve çoğunun beyni Siyonist odaklara bağlıydı. Zaten esas sorun da burada başlamaktaydı. Gizli algoritmalar, aslında bir anlamda gündemi manipüle ediyorlardı. Sosyal medya şirketleri, Twitter Files örneği gibi kimi zaman devletlerden aldıkları ve Siyonist merkezlerden talimatla, kimi zaman da şirketin ticari çıkarları gereği bu çarpıtmaları dizayn ediyorlardı. Bu konuda, özellikle son zamanlarda İsrail’in Filistin’deki insanlık suçunu adeta örtmeye çalışan sosyal medya devlerinin tutumları büyük tartışmalara yol açmışlardı. İsrail-Filistin meselesinde sosyal medya devlerinin kasıtlı tavrı Özellikle İsrail’in Filistin’deki soykırıma varan katliam ve tahribatlarının pek çok sosyal medya platformunda gündem olarak öne çıkamadığı, diğer bir deyişle sansüre uğradığı açığa çıkmıştır. Özellikle Meta’nın en büyük iki platformu olan Facebook ve Instagram’da, İsrail terörü ve zulmüne dair paylaşımlardan dolayı kullanıcıların hesaplarının askıya alınması, paylaşımların sansüre uğraması ve hatta tamamen kaldırılması gibi tutumlar, taraflı ve kasıtlı tavrın kanıtlarıdır. Bu konuda yayımlanan raporlar ve yapılan araştırmalar, Instagram ve Facebook’ta Filistin ile ilgili içeriklere uygulanan sansürün “sistemik ve küresel” olduğunu ortaya çıkarmıştır. Ayrıca Meta’nın, anlaşma gereği doğrudan İsrail siber otoritesinden gelen “içerik kaldırma” taleplerini eksiksiz bir şekilde uyguladığı anlaşılmıştır. Ayrıca, Meta’nın yanı sıra TikTok’un da İsrail hükümeti adına içerik denetimi yaptığına ve sansür politikası uyguladığına dair raporlar yayımlanmıştır. İsrail kaynaklı resmi verilere göre Meta ve TikTok, Tel Aviv’den 8 binden fazla içeriğin kaldırılması için talep almıştır ve bu içeriklerin %94’ünü kaldırmışlardır. TikTok’un, özellikle Filistin’i destekleyen ve dünyada çeşitli ülkelerden “soykırım” etiketiyle paylaşılan video klipleri herhangi bir gerekçe olmadan yasaklanmıştır. Google’ın İsrail hükümeti lehine tutum sergilemesi de tartışılan konular arasındadır. Şirketinin İsrail’deki faaliyetlerini eleştiren bir Google çalışanının işten kovulması ve Google’ın İsrail ordusuna yapay zekâ hizmetleri sağlamak için Project Nimbus adı verilen 1,2 milyar dolarlık anlaşma imzalaması, insanlığın beyninin nasıl yıkandığının, gerçeklere erişimin tıkandığının ve Milli Çözüm Dergisi İngilizce yayınlarının neden sansüre uğradığının yanıtları ve kanıtlarıdır. Sonuç olarak; Google, Meta ve TikTok gibi sosyal medya şirketlerinin İsrail lehine tutumları resmi raporlarla kanıtlanmıştır. Filistin’deki insanlık dramına ve soykırıma varan eylemlere dikkat çekmek amaçlı çeşitli ülkelerden yapılan paylaşımlar sansüre uğramaktadır. Bu paylaşımları yapan bazı kullanıcılar ise geçici olarak veya tamamen platformdan yasaklanmaktadır. Sosyal medya devlerinin İsrail’in zulmüne sessiz kalmaları ve hatta Tel Aviv’in taleplerine göre davranacakları anlaşılmaktadır. İsrail’in, Siyonist ve terörist tahribatlarının gizlenmesi imkânsızdı! Sosyal medyanın dünyada kitleleri harekete geçirebildiği veya toplumlara yön verebildiği gerçeği, son yıllarda daha net biçimde ortaya çıkmıştır. Ancak bugün İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırıma varan saldırılarına dair dünyanın çeşitli yerlerindeki toplumların sosyal ağlardaki tepkileri oldukça düşük düzeyde kalmaktadır. Çünkü sosyal medya devlerinin belirli algoritmalar üzerinden uyguladığı sansür politikaları, dünya toplumlarının gerçeği görmesine engel olmaktadır. Sosyal medya devleri; Filistin halkının maruz kaldığı zulmü ve dehşeti, herhangi bir sansür uygulamadan olduğu gibi yansıtsa ve İsrail’den yana değil de bombalı saldırılara hedef olan sivillerden yana tutum alınsa belki savaşın seyri değişmiş olacak ve barışa daha çabuk yaklaşılacaktır. Böyle bir ihtimalde, Batılı toplumlar da İsrail’e destek çıkan, hatta koşulsuz şartsız Tel Aviv hükümetinin yanında olan devlet başkanlarına sosyal medyadan organize olarak baskı uygulayacaklardır. Böylece ilgili Batılı devletlerin İsrail’e karşı politikaları da muhtemelen değişmek zorunda kalacaktır. Dolayısıyla başta X olmak üzere, Facebook, Instagram, YouTube ve TikTok gibi platformların bu yönde adım atması önemli bir girişim olacaktır. [1]
13 Temmuz 2024 tarihinde ABD Başkan adaylarından Donald Trump’a yönelik bir suikast girişimi tüm dünyada şok etkisi yarattı. Bu olayın ardından, Milli Çözüm Dergisi’nin yayımladığı bir makale, ABD ve küresel medyanın arkasındaki Siyonist güçlerin perde arkasını gözler önüne sermeyi hedefliyor.

Trump Suikast Girişimi: Kim Hedefteydi?
Trump’a yönelik suikast girişimi sırasında elde edilen videolar ve görgü tanıklarının ifadeleri, olayın gizemli ve planlı yönlerini açığa çıkarttı. Suikastçi, 140 metre uzaklıktaki bir çatıdan Trump’ı tam kafasından vurmak üzere ateş etti, ancak Trump’ın ani bir baş hareketi sonucu mermi kulağını delip geçti. Bu olayda, Trump’ın arkasındaki bir kişinin beyni parçalandı, diğer iki kişi ise ağır yaralandı. Görgü tanıklarının ifadelerine göre, çatıya çıkan adamı güvenlik güçlerine bildirmelerine rağmen hiçbir müdahale yapılmadı. Bu durum, olayın kasıtlı ve planlı bir suikast senaryosu olabileceği ihtimalini güçlendirdi.

Makale yazarları, FBI ve Gizli Servis ajanlarının olaya müdahalede gecikmesini ve suikastçının kolayca çatıda pozisyon almasını eleştirerek, olayın Kennedy suikasti gibi bir komplo teorileri yumağına dönüştürülmek istendiğini öne sürdü. Suikastçının profesyonelce seçildiği ve olayın arkasında daha derin güçlerin bulunduğu iddiaları gündeme getirildi.

“Siyonist” Kelimesinin Yasaklanması: Medya Savaşı mı?
Milli Çözüm Dergisi, İngilizce yayımlanan makalelerinde “Siyonist” ve “Siyonizm” kelimelerinin yasaklanmasını ve bu kelimelerin “Yahudi düşmanlığı” olarak değerlendirilmesini ele aldı. Özellikle “Türkiye’yi Siyonist JP. Morgan’lar mı, Yoksa İslamist (!) RT. Erdoğan’lar mı Yönetiyorlardı?” başlıklı yazının Meta tarafından sansüre uğraması, gerçeklere ve dik duruş sergileyenlere karşı açılmış bir medya savaşı olarak nitelendirildi.

Meta’nın Sansür Politikaları
Meta, artık “Siyonizm” sözcüğünü İsrailli bireyler için kullanıldığı bahanesiyle paylaşımına izin vermiyor. Bu değişiklik, İsrail yanlısı grupların zafer olarak kutlanırken, gerçek antisemitizme karşı mücadeleyi zayıflatacağı endişesiyle eleştirildi. Meta’nın sosyal medya platformlarındaki içerik denetleme politikalarının, özelikle Filistin konusunda İsrail lehine sansür uyguladığı belirtiliyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Meta’nın içerik denetleme politikalarının Filistin’i destekleyen paylaşımları susturduğunu açıkladı. HRW, Meta’nın barışçıl Filistin yanlısı içerikleri kaldırdığını ve kullanıcıların itiraz mekanizmalarının yetersiz olduğunu belirtti.

Diğer Sosyal Medya Platformları ve İsrail Lehine Tutumlar
YouTube, komplo teorilerini ve yanlış bilgileri önlemek bahanesiyle, Siyonist İsrail’le ilgili gerçekleri gizlemeye yönelik adımlar attı. Meta ve TikTok’un İsrail hükümeti adına içerik denetimi yaptığına dair raporlar da yayımlandı. Filistin’e yönelik içeriklerin sansürlenmesi ve kullanıcı hesaplarının askıya alınması gibi uygulamalar, sosyal medya devlerinin politikalarını sorgulattı.

Sosyal Medya Devlerinin Taraflı Tavrı
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serkan Bayrakcı, ABD merkezli sosyal medya platformlarının İsrail-Filistin konusundaki tutumlarını eleştirdi ve farklı coğrafyalarda merkezleri olan sosyal medya platformlarının sayısının artmasının önemine değindi. İsrail’in sosyal medya platformlarını manipüle ederek dünya kamuoyunu yanlış yönlendirdiği vurgulandı.

Derginin Çarpıcı Makalesi
Milli Çözüm Dergisi, dün akşam yayımladığı “TRUMP SUİKASTİ VE “SİYONİZM'İN” MEDYA MANİPÜLESİ” başlıklı makalesi ile Siyonist merkezlerin dünya üzerindeki medya savaşını ve manipülasyon politikalarını açığa çıkartıyor. Bu makale, sosyal medyanın ve küresel medyanın gerçekleri gözden kaçırma stratejilerini detaylı olarak ele alıyor.


İşte O İlginç Makalenin Detayı:

TRUMP SUİKASTİ
VE
“SİYONİZM'İN” MEDYA MANİPÜLESİ

Biz, Yahudi güdümlü küresel medyada “Siyonist=Siyonizm” kelimelerinin neden ve hangi bahanelerle yasaklandığı? konusunu yazarken 13 Temmuz 2024 tarihinde, ABD Başkan adaylarından Donald Trump’a suikast haberleri konuşulmaya başlanmıştı. TV kanallarındaki ilk görüntülere ve ilgili haberlere bakınca bizim ilk aklımıza takılanlar şunlardı:

Trump’a yönelik suikastla ilgili videoları dikkatle izlediğimizde şu hususlar dikkatimizi çekiyordu:

FBI – Gizli Servis ajanı, yüksekçe bir çatıdan genç suikastçıyı görüyordu. Çünkü tam karşısında (140 m kadar uzağında) duruyordu… Ama onu etkisiz kılmak ve ateş etmeden devre dışı bırakmak için, nedense harekete geçmiyor ve bekliyordu!? Suikastçı Trump’ın tam kafasından (alnından) vurmak ve hayattan koparmak için nişan alıp ateş ediyordu… Ama o anda Trump’ın hafif bir baş hareketi sonucu, milimetrik sapma ile kurşun kulağını delip geçiyordu ve o kadar etkiliydi ki hemen arkasındaki kişinin beynini dağıtıyor, diğer iki kişi de ağır yaralanıyordu…

Buraya kadar gördüklerimiz, yorumlarımız o ki; asıl plan, önce Trump öldürülecek, sonra da resmi ajanlarca katil indirilecek ve Kennedy suikasti gibi bu olay komplo teorilerinin gündemine bırakılacaktı. Bu duruma göre; suikastçı genç, özel hazırlanmıştı ve 140 metreden hedefini vuracak kadar da nişancıydı… Ama artık hayatta olmadığına göre, bu girişimin bir muamma olarak kalması hesaplanmıştı.

Olayın görgü tanıklarından birisi: “Bulunduğumuz yerden rahatlıkla görebileceğimiz şekilde, silahlı bir adam tırmanıp çatıya çıktı. Bundan kuşkulanıp güvenlik güçlerini uyardık, ama kimse oralı olmadı!..” diyerek, bu olayın kasıtlı ve planlı olarak ayarlandığını açığa vurmuşlardı.

Öyle anlaşılıyor ki, ABD’de yaklaşan Başkanlık seçimlerini; “Bunak Biden mı, yoksa manyak Trump mı kazanacak?” tiyatro senaryolarına biraz ciddiyet ve gizem katmak üzere tezgâhlanmış bir kovboy filmi hazırlanmış, ama bunda bile çuvallamışlardı. Siyonist Baronların asıl amaçları; bu “Demokratik yarıştaki seçim heyecanını arttırmak!” ve halkı suni gündemlerle avutup oyalamak ve Amerika’nın katil ve terörist İsrail uşaklığını unutturmaktı…

Siyonist odakların, manyak Trump’tan ise bunak Biden’ı daha rahat kullanacağı aşikârdı… Ancak bunlar için, bir gecede piyasaya binlerce Biden ve Trump çıkarılırdı… Bunlardan birileri veya yüzlercesi suikasta uğramış, Amerikan toplumu karışmış, ülke ve dünya ekonomisi dumura uğramış… Umurlarında bile olmazdı. Kendi şeytani saltanatları ve Büyük İsrail hesapları uğruna, ellerinden gelen her alçaklığı yaparlardı; zaten Siyonist tıynetleri ve zihniyetleri buna göre kurgulanmıştı… Hatta bu karışıklık ve kargaşalardan ekonomik ve stratejik rantlar bile sağlarlardı.

Suikastin, acemi sayılacak bir gençle ve M16 otomatik eğitim tüfeğinin yarı otomatik cinsi sivil bir tüfekle yaptırılması ise, bu olayın: “Ciddi devlet istihbarat birimlerinin ve terör örgütlerinin değil, fanatik bir taraftarın basit bir girişimi” gibi algılanmasını sağlama hesaplı planlandığı sırıtmaktaydı.

“Siyonist” Kelimesinin Yasaklanması

Milli Çözüm Dergimizde İngilizce yayımlanan önemli yazıların, en son “Türkiye’yi Siyonist JP. Morgan’lar mı, Yoksa İslamist (!) RT. Erdoğan’lar mı Yönetiyorlardı?” başlıklı makalenin İngilizce aktarımının Facebook ve Instagram’ın çatı şirketi Meta tarafından sansüre tâbi tutulması, Siyonist ve terörist İsrail ve işbirlikçileri dışında, bütün gerçeklere ve dik duruş sergileyenlere karşı açılmış bir Medya savaşıydı. Evet, “Siyonizm” ve “Siyonist” sözcükleri, “Yahudi düşmanlığı” sayılarak yasaklanmıştı.

“Kuduz Netanyahu, Gazze saldırılarından bir ay kadar önce katıldığı BM Genel Kurulunda bir harita paylaşmıştı. Bu haritada, Gazze bölgesindeki bütün Filistinlilerin Sina Çölü’ne sürüleceği ve boşalttıkları bölgenin İsrail işgaline gireceği anlaşılmaktaydı. Zaten HAMAS bu Siyonist planın farkına vardığından dolayı İsrail’i durdurmak ve caydırmak amacıyla saldırılar başlatmıştı” tespitlerimiz bile sansüre takılmıştı. Oysa bu bilgiler ve belgeler BM kayıtlarında bile hâlâ durmaktaydı.

Bütün dünyadaki işgal ve sömürü girişimlerine “Demokratikleşme” kılıfı saran ABD ve Siyonist merkezlerin güdümündeki Medya şirketleri; “Madem öyle, Ukrayna’da Zelenskiy’nin seçimleri iptal ettirip kendisini ömür boyu Başkan ilan etmesine niye karşı çıkmadınız?” sorumuzu bile “Holokost=Yahudi düşmanlığı” şeklinde yorumlayıp çarpıtmışlardı. Aslında bu sahte özgürlük şövalyeleri, Siyonist Yahudi hayallerinin ve İsrail vahşetinin uşaklığını yapmaktalardı.

Meta’dan (Facebook) İsrail’e ‘Siyonizm’ Kalkanı

Facebook ve Instagram’ın çatı şirketi Meta, nefret söylemi politikasında önemli bir güncelleme yaptığını açıklamıştı. Şirket artık “Siyonizm” sözcüğünün İsrailli bireyler için kullanıldığı bahanesiyle bu tür paylaşımları yasaklayacaktı. Dünyanın en güçlü teknoloji şirketlerinden birinin “Siyonist” terimine yönelik yasağı genişleteceğini duyurmasının ardından, İsrail yanlısı ve Siyonist kafalı gruplar büyük bir zafer elde edilmesini memnuniyetle karşılamıştı. Meta Küresel Medya Şirketi, artık Facebook, Instagram ve Threads gibi platformlarından, bu terimi kullanan içerikleri kaldıracaktı. Şirket ayrıca “Siyonistlerin dünyayı yönettikleri veya medyayı kontrol ettikleri iddialarını” da yasaklayacaktı. Novara Media’ya konuşan antisemitizm uzmanı Brendan McGeever, bu kararı “sorunlu” olarak tanımlamış ve gerçek antisemitizme karşı mücadeleyi sekteye uğratacağını hatırlatmıştı.

“Siyonistler Dünyayı Yönetiyor” Gerçeğinden Rahatsız Oluyorlardı!..

Bu Şeytani karar, şirketin aylarca süren araştırmasının ve terimin tarihsel olarak nasıl kullanıldığı ve özellikle Gazze’deki savaş devam ederken sosyal medyada şu anda nasıl kullanıldığına ilişkin soruşturmasının ardından alınmıştı. Meta, karara varmak için dünyanın dört bir yanından 145’ten fazla tarihçi, insan hakları grubu, hukuk ve insan hakları uzmanı ve ifade özgürlüğü savunucusuyla görüştüğünü söylese de, hepsi kendi elemanlarıydı. Alınan bu karar, sosyal medya kullanıcılarının tepkisiyle karşılaşmıştı. Bir sosyal medya kullanıcısı X hesabından yaptığı paylaşımda, “Mark Zuckerberg’in, ‘Siyonistler dünyayı yönetiyor veya medyayı kontrol ediyor’ gibi iddiaların yasaklanması, açıkça şunu kanıtlamaktadır: ‘Evet, Siyonistler dünyayı yönetiyor, medyayı kontrol ediyor…’” diye yazmıştı. Bu arada Meta, Ortadoğu ile ilgili içerik moderasyon uygulamaları konusunda incelemelerle karşı karşıya kalmıştı. Eleştirmenler ve hak grupları, şirketi, özellikle bölgedeki son gerginlik ışığında, platformlarında Filistinlileri destekleyen içerikleri sansürlemekle suçlamışlardı.

ABD merkezli sosyal medya platformlarının Filistin konusunda İsrail yanlısı sansür uyguladığı ortaya çıkmıştı!

Siyonist güdümlü Küresel Medyada; Filistin, Gazze, Hamas, Kassam Tugayları ile ilgili içeriklerin dağıtımı, paylaşımı engellenirken, İsrail ya da İsrail yanlısı içerikler yaygınlaşmıştı. Büyük sosyal medya platformlarının önemli bir kısmının ABD ve Siyonizm merkezli olmasının İsrail-Filistin meselesinde bilgiye ulaşımı sınırladığı ve bu platformlarda İsrail yanlısı sansür uygulandığı ortaya çıkmıştı. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serkan Bayrakcı, AA muhabirine, ABD merkezli sosyal medya platformlarının İsrail-Filistin konusundaki tutumunu aktarmıştı. Bayrakcı, sosyal medya platformlarını yöneten kişilerin kişisel görüşlerinin şirket politikalarını etkileyebildiğini kaydederek, şunları vurgulamıştı:

“Meta şirketinin sahibi Mark Zuckerberg’in ve bu şirkete reklam verenlerin kişisel görüşlerini uygulamış olduğu politikalarda etkin şekilde görebiliyoruz. 7 Ekim’in hemen ardından Facebook’un bir ekip kurarak o bir haftalık süreçte yaklaşık 800 bin içeriği kaldırdığını biliyoruz. X’in sahibi Elon Musk’ın konuya taraf olduğuna dair açık bir beyanı olmasa da İsrail’i ziyaret etmesinden anlaşıldığı üzere, bir şekilde İsrail lobisi sosyal medya platformları üzerinde etkin konumdadır…”

Büyük sosyal medya platformlarının birçoğunun ABD merkezli olduklarını ve bunların sansür tartışmalarıyla gündeme taşındıklarını hatırlatan Bayrakcı, farklı coğrafyalarda merkezi olan sosyal medya platformlarının sayısının arttırılmasının temel bir ihtiyaç haline geldiğini anlatmıştı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün: “META, Filistin yanlısı paylaşımlara sansür uyguluyor!” uyarısı!

İnsan Hakları İzleme Örgütü; Facebook, Instagram ve WhatsApp’ın sahibi Meta’nın içerik denetleme politikaları ve sistemlerinin, 7 Ekim’den bu yana devam eden İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının ardından Instagram ve Facebook’ta Filistin’i destekleyen paylaşımları giderek daha fazla susturduğunu açıklamıştı. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) yayımladığı “Meta’nın Tutulmayan Sözleri: Instagram ve Facebook’taki Filistin İçeriğinin Sistemli Sansürü” başlıklı 51 sayfalık raporda; Mark Zuckerberg’e ait Meta’nın, bünyesindeki sosyal medya platformlarındaki İsrail yanlısı tavırları kınanmıştı. Raporda, Meta platformlarında Filistin’i destekleyen barışçıl yaklaşım ve uyarıların ve Filistinlilerin insan haklarına ilişkin kamusal tartışmalar da dahil olmak üzere paylaşımlarının kaldırıldığı ve bastırıldığı vurgulanmıştı.

HRW, rapor çalışması çerçevesinde 60’tan fazla ülkeden 1050 sansür vakasını incelemeye almıştı.

“Her biri en az 100 kez tekrarlanan 6 temel sansür modelinin belirlendiğine” işaret edilen raporda, bunlar arasında içeriğin kaldırılması, hesapların askıya alınması, içerikle etkileşimde bulunulamaması, hesapları takip etmenin ve etiketleşimin zorlaştırılması, Instagram/Facebook Live kullanımının kısıtlanması ve bir kişinin gönderilerinin, hikâyelerinin veya hesabının bildirimde bulunulmadan görünürlüğüne engel olunması gibi sansürlerin yer aldığı aktarılmıştı. Filistin yanlısı içeriklerin kaldırılmasının ve bastırılmasının Meta’nın içerik denetleme politikalarından ve tutarsız uygulamasından kaynaklandığı belirtilerek 300’den fazla vakada, itiraz mekanizmasının “arızalanması” nedeniyle kullanıcıların içeriğe itiraz edemediği hatırlatılmıştı. Platformun, Filistinlilerin yaralanma ve ölümlerini belgeleyen haber değeri taşıyan onlarca içeriği kaldırarak tutarsız yaklaşımına devam ettiği vurgulanmıştı.

HRW’nin üst düzey yöneticilerinden Deborah Brown, “Meta’nın Filistin’i destekleyen içeriğine sansür uygulaması, tarif edilemez boyuttaki İsrail vahşet ve baskılarını masum Filistinlilerin feryadını kıstığı bir dönemde, acıları daha da yoğunlaştırmaktadır!” ifadesini kullanarak Meta’nın sansürünün Filistinlilerin dramını unutturmayı amaçladığı hatırlatılmıştı. Oysa Meta, modası geçmiş özürler ve boş vaatler yerine, şeffaflık ve iyileştirme yönünde somut adımlar atarak Filistin ile ilgili sansürü tamamen kaldırma konusunda ciddi ve acil adımlar atmalıydı.”

Meta, ABD’nin belirlediği “terörist örgütler” listelerine göre davranmaktaydı!

Belgelenen yüzlerce vakada Meta, ABD’nin belirlediği “Tehlikeli Örgütler ve Bireyler” politikasına uygun davranmaktaydı. Meta’nın, bu listeleri, İsrail ile Filistinli silahlı gruplar arasındaki gerilimler hakkındaki meşru söylemi kısıtlamak için kapsamlı biçimde çarpıttığı anlaşılmıştı. HRW’nin raporu, Meta’ya yönelik ilk şikâyet de sanılmasındı. 2021 tarihli bir HRW raporunda da Facebook’un İsrail ve Filistin’le ilgili insan hakları sorunlarının tartışılmasına yönelik sansürü belgelenerek “Meta’nın, birçok insanı keyfi olarak ve açıklama yapmadan susturduğu” vurgulanmıştı.

YouTube, “Komplo Teorileri” diyerek Siyonist İsrail’le ilgili gerçekleri gizleme kararı almıştı!

YouTube, dünyanın en büyük video platformunda, kamuoyunda yapılan bazı yanlış adımların ardından yanlış bilgilendirmeyi engelleme isteğinin arttığını yansıtarak, komplo teorilerini ve yanlış bilgileri teşvik etmeyi önlemek bahanesiyle kullanıcılara yeni videolar öneren öneri algoritmasını yeniden düzenlediğini açıklamıştı. YouTube bir blog yazısında, şirket kurallarını ihlal etme sınırına “yaklaşan, ancak tam olarak aşmayan” içeriklerin yayılmasını nasıl azaltacağına “daha yakından baktığını” vurgulamıştı. YouTube kullanıcıları, meşru haberleri izlemeye başladıklarında bazı komplo teorilerine ve yanlış içeriklere yönlendirilmelerini güya eleştiriyorlardı.

Güya, şirketin öneri algoritmalarındaki değişiklik altı aylık bir teknik çabanın sonucu yapılacaktı. İlk başta küçük olacak -YouTube, sitenin içeriğinin %1’inden daha azına uygulanacak- ve yalnızca İngilizce videoları kapsayacaktı. Bu da istenmeyen birçok içeriğin hâlâ çatlaklardan sızacağı anlamını taşımaktaydı. Blog yazısında, “Bu değişimin, ifade özgürlüğü için bir platform sağlamak ile kullanıcılarımıza karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek arasında bir denge kurmak amacı taşıdığı” yalanına sığınılmıştı. Asıl amaç, Siyonist Yahudilerin ve İsrail’in Şeytani plan ve projelerinin anlaşılmasına engel olmaktı. “Tarihsel olarak ifade özgürlüğü endişelerine geniş bir özgürlük tanıyan YouTube, komplo teorilerini veya diğer yanlış bilgi biçimlerini yasaklamaz. Şirket sadece nefret söylemini yasaklar, ancak onu, savunmasız gruplara yönelik şiddeti veya nefreti teşvik eden konuşma olarak oldukça dar bir şekilde tanımlar.” denilerek, “Siyonizm” kavramını ve Şeytani kapsamını saklama amacı taşımaktaydı.

Milyarlarca insanın aktif şekilde kullandığı sosyal medyanın önemli bir propaganda aracı olduğu hatırlatılarak, şu değerlendirmelerde bulunmuşlardı:

“Gazze olaylarını düşünürsek, İsrail’in sosyal medya platformlarını aktif şekilde kullanarak öncelikle kendi halkını ikna etmeye çalıştığını görüyoruz. Öte yandan bu yalan hikâyeleri geniş kitlelere yayarak destek almaya çalıştığını anlıyoruz. İsrail, hem ulusal hem uluslararası desteği arkasına alarak, tarafsız insanların manipüle edilen yanlış verilere erişimini sağlamaya çalışıyor. Burada üzerinde durulması gereken konu, bu platformların hem haber kaynağı, hem hikâye anlatısı hem de propaganda aracı olarak rol oynarken bu rolün dengesiz ve eşit olmadan kullanılmasıdır. Filistin, Gazze, Hamas, Kassam Tugayları ile ilgili içeriklerin dağıtımı, paylaşımı engellenirken İsrail ya da İsrail yanlısı içerikler yayılıyor. Bunun temel gerekçelerine baktığımızda da hem sosyal medya platformlarının ABD merkezli olması hem de İsrail Siber Birimlerinin sosyal medya platformlarında etkin gücünün olduğu ortaya çıkıyor.”

BBC ve New York Times gibi (Siyonist Sermaye güdümlü) geleneksel medya zaten sınıfta kalmıştı!

Sosyal medya platformlarının; hikâye anlatıcısı olarak kurgu-kurmaca yaptıkları, bağlamından koparılarak kullanılan manipülasyonları ve dezenformasyonları bırakıp, bu platformların şeffaflık ve nesnellik için taraflara eşit davranmaları yeterli olacaktı. Özellikle savaş zamanında hem geleneksel medya hem de sosyal medya için objektiflik daha bir önem taşımaktaydı. Maalesef bu süreçte BBC gibi, New York Times gibi geleneksel medya zaten sınıfta kalmıştı. Kullandıkları dil, takındıkları tutum ve duruş tamamen İsrail yanlısıydı. Gazze’ye karşı olan şeylere “operasyon” denilirken, İsrail’e karşı girişimlerin “saldırı” diye aktarılması, Gazzeli tutukluların “esir”, İsraillilerin “mahkûm” sayılması bu kasıtlı ve çifte standartlı tavrı yansıtmaktaydı. Bu savaşta asıl mağdur olan Filistin halkı iken ana akım medya İsrail’i mağdur gibi sunmaktalardı.

Filistin’e yönelik sansürün Hamas veya Kassam Tugayları’nın ötesinde, tüm Filistin’e karşı uygulandığı açıktı. Kişisel olarak Filistin veya ilgili etiketlere yapılan veya yapılmayan paylaşımlar arasında ciddi bir görüntüleme farkı vardı.

Filistin’e Sistematik bir sansür uygulanmaktaydı.

Sosyal medyada sansür için kullanılan birçok yöntem vardı: Birincisi attığınız postları, ‘story’leri, yorumları doğrudan silip kaldırarak, hesapları askıya alarak veya hesapları doğrudan kapatarak içeriklerle etkileşimde bulunamama, yani görülen bir içeriği beğenemeyip yasaklama gibi müdahaleler yapılmaktaydı. X’teki etiketlerdeki harflerin değiştirilerek içeriğin manipüle edildiğine rastlanmaktaydı. Gölge yasaklama (shadow banning) ile gönderilen içerikler hassas olarak işaretlenip tıklayarak gör uyarısı alınmaktaydı. ‘Bot’larla Filistin ya da Gazze lehine olan içeriklere doğrudan engel olunmaktaydı. Bu konuda Meta’nın kötü bir geçmişi vardı. Bu şekilde sistematik bir sansür uygulanmaktaydı. Sosyal medyada sansür tartışmalarına ilişkin sorunlar, “ifade özgürlüğü” ve “enformasyona erişim hakkı” gibi temel hakların sınırlandırılmasıyla alâkalıydı. Oysa bu platformların bir şirket olarak istediği gibi bilgi akışını durduramayacağını ve haber edinme hakkı sağlayan platformlar olarak Birleşmiş Milletler kurallarına tâbi olduklarını unutmamak lazımdı.

Facebook’un “Siyonizm kavramıyla ilgili” uygulamış olduğu sansürden kesinlikle sorumlu tutulması lazımdı.

Çünkü sansürün olduğu yerde sağlıklı kamuoyu araştırmaları ve tartışmaları yapılamazdı. Toplumun bir platformda uygulanan sansürlere karşın farklı platformdan veya haber kaynaklarından edinilen bilgilerle sansür karşısında tepki göstermesi kaçınılmazdı. Farklı yerlerde bu konuda protestolara başlanmıştı. Yerli ve milli olmasına bile gerek yok, farklı coğrafyalardaki sosyal medya platformu sayısının arttırılması çok ciddi anlamda temel bir ihtiyaç halini almıştı. Öte yandan bu gibi savaş dönemlerinde sosyal medya platformlarının sivil toplumla birlikte hareket etmeye açık olması şarttı.

Siyonist Sosyal Medya Devleri İsrail’in İnsanlık Suçunu Örtmeyi Başaramayacaktı!

İsrail kaynaklı resmi verilere göre Meta ve TikTok, Tel Aviv’den 8 binden fazla içeriğin kaldırılması için talep almıştı ve bu içeriklerin %94’ü kaldırılmıştı. ADEO Cyber Security şirketinde siber güvenlik uzmanı Ersin Çahmutoğlu, İsrail-Filistin meselesinde sosyal medya devlerinin tutumunu AA Analiz için kaleme almıştı.

“Dünyada milyarlarca insanın aktif olarak kullandığı sosyal medya uygulamaları, kimi zaman dünyanın bir ucunda olup bitenleri anlık olarak aktarma, kimi zaman ise ticari veya eğlence amaçlı içeriklerle platformu zenginleştirme çabalarıydı. Bunları yaparken de belirli algoritmalarla ve içerik üretim politikalarıyla kullanıcılara neyi, nasıl göstereceklerini de işin başında belirliyorlardı. Sosyal medya şirketlerinin belirlediği algoritmalar ve politikalar, kullanıcılarının dünya çapında yaşanan hangi olayları ve sonuçlarını görebileceğini de doğrudan etkileyen unsurlardı. Bu durum, sosyal medya devlerinin gündemi manipüle ettiğine dair tartışmaları doğurmaktaydı…”

Algoritmalar (özel tasarlanan ve çarpıtılan yollar ve yorumlar) ve sansür politikalarıyla gündem manipüle edilip saptırılmaktaydı!

Başta X, Meta, Google ve TikTok olmak üzere pek çok sosyal medya platformu, kullanıcıların görmek istedikleri gündemden ziyade, kendi kanaat ve algoritmalarının belirlediği gündemi yayma amacı taşımaktaydı. Bu konuda neredeyse bütün sosyal medya devleri benzer amaçlarla oluşturulan algoritmalar ve politikalarla hareket ediyorlardı. Konuyu daha iyi anlamak adına, X’in yayımladığı bir örneğe bakmakta fayda vardı. X şirketinin resmi açıklamalarında belirttiği üzere, şirket politikalarıyla dizayn edilen algoritmalar bize hangi içerikleri göstermek istiyorsa platformda onu görme şansımız vardı. Uygulama bu konuda seçimi bize bırakmıyor ve kendileri karar veriyorlardı. Bu politikalar sayesinde, platformda en çok tartışılan ve etkileşim alan konular ve içerikler, ilgili ülkedeki tüm kullanıcıların karşısına çıkarılıyorlardı.

Bu algoritmaların (çarpıtma ve saptırma operasyonlarının) nasıl belirlendiği ise tam bir muammaydı. Uzmanlara göre pek çok sosyal medya şirketi “kara kutu” adı verilen algoritmalar kullanıyorlardı. Bu ise algoritmaların iç işleyişinin kullanıcılardan gizli tutulduğu anlamını taşımaktaydı. Ve çoğunun beyni Siyonist odaklara bağlıydı. Zaten esas sorun da burada başlamaktaydı. Gizli algoritmalar, aslında bir anlamda gündemi manipüle ediyorlardı. Sosyal medya şirketleri, Twitter Files örneği gibi kimi zaman devletlerden aldıkları ve Siyonist merkezlerden talimatla, kimi zaman da şirketin ticari çıkarları gereği bu çarpıtmaları dizayn ediyorlardı. Bu konuda, özellikle son zamanlarda İsrail’in Filistin’deki insanlık suçunu adeta örtmeye çalışan sosyal medya devlerinin tutumları büyük tartışmalara yol açmışlardı.

İsrail-Filistin meselesinde sosyal medya devlerinin kasıtlı tavrı

Özellikle İsrail’in Filistin’deki soykırıma varan katliam ve tahribatlarının pek çok sosyal medya platformunda gündem olarak öne çıkamadığı, diğer bir deyişle sansüre uğradığı açığa çıkmıştır. Özellikle Meta’nın en büyük iki platformu olan Facebook ve Instagram’da, İsrail terörü ve zulmüne dair paylaşımlardan dolayı kullanıcıların hesaplarının askıya alınması, paylaşımların sansüre uğraması ve hatta tamamen kaldırılması gibi tutumlar, taraflı ve kasıtlı tavrın kanıtlarıdır. Bu konuda yayımlanan raporlar ve yapılan araştırmalar, Instagram ve Facebook’ta Filistin ile ilgili içeriklere uygulanan sansürün “sistemik ve küresel” olduğunu ortaya çıkarmıştır. Ayrıca Meta’nın, anlaşma gereği doğrudan İsrail siber otoritesinden gelen “içerik kaldırma” taleplerini eksiksiz bir şekilde uyguladığı anlaşılmıştır.

Ayrıca, Meta’nın yanı sıra TikTok’un da İsrail hükümeti adına içerik denetimi yaptığına ve sansür politikası uyguladığına dair raporlar yayımlanmıştır. İsrail kaynaklı resmi verilere göre Meta ve TikTok, Tel Aviv’den 8 binden fazla içeriğin kaldırılması için talep almıştır ve bu içeriklerin %94’ünü kaldırmışlardır. TikTok’un, özellikle Filistin’i destekleyen ve dünyada çeşitli ülkelerden “soykırım” etiketiyle paylaşılan video klipleri herhangi bir gerekçe olmadan yasaklanmıştır. Google’ın İsrail hükümeti lehine tutum sergilemesi de tartışılan konular arasındadır. Şirketinin İsrail’deki faaliyetlerini eleştiren bir Google çalışanının işten kovulması ve Google’ın İsrail ordusuna yapay zekâ hizmetleri sağlamak için Project Nimbus adı verilen 1,2 milyar dolarlık anlaşma imzalaması, insanlığın beyninin nasıl yıkandığının, gerçeklere erişimin tıkandığının ve Milli Çözüm Dergisi İngilizce yayınlarının neden sansüre uğradığının yanıtları ve kanıtlarıdır.

Sonuç olarak; Google, Meta ve TikTok gibi sosyal medya şirketlerinin İsrail lehine tutumları resmi raporlarla kanıtlanmıştır. Filistin’deki insanlık dramına ve soykırıma varan eylemlere dikkat çekmek amaçlı çeşitli ülkelerden yapılan paylaşımlar sansüre uğramaktadır. Bu paylaşımları yapan bazı kullanıcılar ise geçici olarak veya tamamen platformdan yasaklanmaktadır. Sosyal medya devlerinin İsrail’in zulmüne sessiz kalmaları ve hatta Tel Aviv’in taleplerine göre davranacakları anlaşılmaktadır.

İsrail’in, Siyonist ve terörist tahribatlarının gizlenmesi imkânsızdı!

Sosyal medyanın dünyada kitleleri harekete geçirebildiği veya toplumlara yön verebildiği gerçeği, son yıllarda daha net biçimde ortaya çıkmıştır. Ancak bugün İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırıma varan saldırılarına dair dünyanın çeşitli yerlerindeki toplumların sosyal ağlardaki tepkileri oldukça düşük düzeyde kalmaktadır. Çünkü sosyal medya devlerinin belirli algoritmalar üzerinden uyguladığı sansür politikaları, dünya toplumlarının gerçeği görmesine engel olmaktadır.

Sosyal medya devleri; Filistin halkının maruz kaldığı zulmü ve dehşeti, herhangi bir sansür uygulamadan olduğu gibi yansıtsa ve İsrail’den yana değil de bombalı saldırılara hedef olan sivillerden yana tutum alınsa belki savaşın seyri değişmiş olacak ve barışa daha çabuk yaklaşılacaktır. Böyle bir ihtimalde, Batılı toplumlar da İsrail’e destek çıkan, hatta koşulsuz şartsız Tel Aviv hükümetinin yanında olan devlet başkanlarına sosyal medyadan organize olarak baskı uygulayacaklardır. Böylece ilgili Batılı devletlerin İsrail’e karşı politikaları da muhtemelen değişmek zorunda kalacaktır. Dolayısıyla başta X olmak üzere, Facebook, Instagram, YouTube ve TikTok gibi platformların bu yönde adım atması önemli bir girişim olacaktır. [1]

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bolbolhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.