Ortaokul yıllarında, teknoloji ve tasarım dersindeyiz. Birçoğunuz biliyorsunuzdur bu dersi. Her derste farklı etkinlikler ve el becerilerini geliştirmeye yönelik sanatsal faaliyetler yapılır.
Biz de o gün basit ve sıradan birer tesbih yapıp öğretmenimize sunacak, sonrasında ise yaptığımız tesbihleri hatıra olarak saklayacaktık.
Hani en basit bir tesbih nasıl yapılır? İpi iğneden geçirir, boncuklar iğne yardımıyla ipe dizilir sonrasında da ipin iki ucu hazır imameden geçirilip birbirine bağlanır. İşte sıradan bir tesbih bu şekilde hazır hale gelmiş olur.
Öğretmenimiz yardımıyla da yavaş yavaş herkes sırayla kendi çapında tesbihlerini dizmeye başladılar. Sıra bana gelince öğretmenimize ipi iğneden geçirme işlemini yapıp yapamayacağımı sordum. Bunun üzerine öğretmenimiz bana dönerek
biraz da sevecen bir tavırla, “Biz görebildiğimiz halde bu işi çok zor yapıyoruz. Sen sadece iğne üzerinden boncukları geçir” diyerek bir karşılık verdi. O an öğretmenimize karşı herhangi bir kin ya da nefret duygusu beslemedim. Çünkü yıllardır tanıdığım ve öğrencilerinin hiçbir zaman üzülüp canının yanmasını asla istemeyen bir öğretmenimizdi. Çokta iyi biliyorum ki kötü bir niyeti olamazdı. Ama öğrenmemiz gereken şey o an ve günlerde pek bir işe yaramasa bile ileri ki zamanlarda hayati bir öneme sahip olacaktı belki de. Neticede küçük bir söküğün dikilebilmesi için ipin iğneden geçirilmesi gerekiyor.
İtiraf etmem gerekirse o cevabı aldıktan bugüne kadar ip iğneden nasıl geçirilir hiç merak etmedim. Sonuçta bir kez yapmak istemiş, pekte kötü olmayan bir karşılıkla vazgeçirilmiştim. Bu işi gerçekten bütün insanlar zor mu yapıyor? Buradaki sorun sadece karşıdaki kişinin kör olmasından mı kaynaklanıyor? Öğretmenimiz o an kendince vakit mi kazanmak istedi?
Elbette bu ve buna benzer sorular ve karşılığı olan cevapları tartışılabilir. Lakin benim şu an ulaşmak istediğim şey bunu tartışarak iyi bir yere varmak ya da bu sorulara tutumlu ya da tutarlı bir cevap aramak değil. Varmayı amaçladığım nokta şu:
Çocukluğun ve biraz da merak duygusunun yaratmış olduğu bir heyecan ile bir şeyleri öğrenmeye çalışmak, arkasından o bilginin kişiye verilmemesi ve buna bağlı olarakta kişinin o öğrenmeyi amaçladığı o bilgiden mahrum bırakılması;
bunun da bir eğitimci tarafından yapılması insanı çok derin bir düşünceye ve biraz da karamsarlığa sevketmiyor değil.
Karşıdaki kişi kim ve ne şekilde olursa olsun bir iş esnasında merak eden çocuk bile olsa eğer ki imkan varsa o merak bir şeyler gösterilerek ya da yaptırılarak o merak duygusunun giderilmesi gerektiğinin kanaatindeyim. Verilmeyen bir bilginin ve öğretilmeyen el becerisinin sonu da insanı ya çaresiz ya da sürekli olarak bir başkasına muhtaç hale getirir hiç şüphesiz.
Kendinizin ve etrafınızdaki insanların bir şeyler öğrenmesine zemin hazırlayın ki, sonunda benim gibi iğnede başlayıpta ipliğe gidemeyenlerden olmayasınız.