Ortadoğuda neredeyse bütün ülkeler kendi iktidarlarından kopup büyük fırtınalarda sağa sola savrulan birer yaprak haline geldiler. Saymama gerek yok. Çünkü sadece haftada birkaç saat haber seyrettiğinizde bilmiyorsanız bile öğrenmiş olursunuz. Özellikle suriye.
9 yıldır dinmek bilmeyen bu iç savaş 500.000 insanın ölümüne yol açarken, milyonlarca insanı yerinden yurdundan etmiştir. Hiçbir şey bilmesekte Ortadoğuda akan kanın kim ve ne amaçla akıtıldığını biliyoruz. Siyonist artık kendisi doğrudan savaşmıyor, bırakıyım birbirleriyle savaşsınlar diyor. Zaten amacına da ulaşıyor.
Türkiye de aynı durumda olsaydı veya hiç olmasaydı.,
Ortadoğu kanın ve gözyaşının oluk oluk aktığı bir deniz haline gelecekti. Ancak hiçbir ortadoğu ülkesi suriye kadar Türkiyeyi yormamıştır. Buradaki en büyük sorunumuz göç dalgası ve sınır güvenliğimizdir.
Ama asıl mesele şu: Şu anda amerika ve rusyanın gerginliği bu işin seyrini değiştirmeye başladı. Türkiyenin sınır güvenliğini koruma altına almak amacıyla yapmış olduğu Zeytindalı ve Barışpınarı harekeatları suriyede oluşturulmak istenen terör koridorlarının adeta şah damarını kesti. Ancak bunu yaparken Amerika dahil tüm Avrupa haliyle sürekli bir yaptırım ve rahatsızlık peşindelerdi. Bu anlamda dolar, Amerikanın en iyi yaslanabileceği istinat duvarlarından birisiydi.
Şimdi gelerim İdlibe.
Verdiğimiz 34 Şehidin ardından dünyanın tamamı Türkiye ve idlibe çevirmişti gözünü. Gecenin ikisinde Avrupaya açılan kapılarımız teker teker açılıyor, rejim güçleri hiç olmadığı kadar hırpalanıyordu Türkiye tarafından. E tabi. Rejiminde destekçisi diğer süper güç olan Rusyaydı. Elbette İrana da mazlum gözle bakacak değiliz. Ama her ne olursa olsun Türkiye bu saatten sonra masaya yumruğunu vuracak ve kendi göbeğini kesecekti. Verilen saatler, uyulmayan astana ve soçi mutabakatları sözlerini yerine getirmediklerinin sadece birkaç örneğidir. Rusya rejimi desteklediğinden Ötürü Rusya ile karşı karşıya gelir misiniz sorusunu getiriyordu akıllara. Son olarak beş Mart perşembe günü Rusyayla imzalanan ateşkes olumsuz sonuç verseydi ne biz ne de Rusya açısından bu hiç iyi olmazdı. Bakın! Kurnaz devletler hiç bir zaman doğrudan olarak savaşa kolay kolay dahil olmazlar. Amerika 2003 yılında Irakı işgal ettiğinde bunun bedelini ekonomik yönden çok büyük ödedi. Doğrudan savaşmadıkları içinde sürekli olarak özellikle de Ortadoğuda kendilerine bir maşa buluyorlar, bulamasalarda üretiyorlar. Amerika’yla gerildiğimiz zaman rusya’nın, Rusya ile geldiğimiz zaman ise Amerika’nın yanında olmak bize hiçbir getirisi olmayan, Bir dış politika acizliğinden başka hiçbir şey değildir. Amerika Suriye’de bir terör örgütü yuvalanmasına sebep olurken Rusya ise rejimi ayakta tutma çabasındalar. Eğer ki Amerikanın yardımıyla rusyayı ve rejimi sınır güvenliğimizin tehdit edildiği yerde etkisiz hale getirseydik yine Amerikanın aynı şekilde sakinliğini koruyan bölgeye bir terör yuvalanmasına yol açmayacağının garantisini hiçbir şekilde veremeyiz. . .
O yüzden bir maşa haline gelmemizi istemiyorsak, ya sonuna kadar diplomasiyi, ya da doğrudan büyük çaplı bir harekeatın başlatılması gerekir. Yine bu konuda merhum Necmettin Erbakan hocanın bir sözü vardır ki, çok manidardır.
"Eğer ki mesele suriyeyse, bilin ki hedef türkiyedir". der.