Bir vakit..
Odun ve kömürcülük yapan zatı beşerin eline ceviz büyüklüğünde şahane bir ZÜMRÜT geçmiştir.
Derki iç geçirerek gönlünden,
- hımmmm rengi güzel bir taşmış, bizim beşlik velede götüreyim pek de sever böylesi renkli misketlerle oynamayı..
Ve bir peçete kağıda sarıp cebe atar ZÜMRÜT cevherinden hazineyi.
İnsan bilmediğinin cahilidir derler anadolumda erenler.
Ömrü boyunca odun kalas vs kömür alış verişi ticaretini geçim derdine kazanç kapısı bilenlerden öte,
Hayatını dal budak odun ve zift ürünlerine muhabbetle geçiren AĞAÇ ve KÖMÜR beşeri, nereden bilebilir ki!! ZÜMRÜT YAKUT değerinde, cevher EHLİNİ..
Netice itibariyle eşşek hoşaftan ne anlar.
Merkep ölür kalır semeri.
İnsan ölür kalır eseri.
Yaşadığımız bu zamanı ahirde taaa, ötelerden peygamberimiz sallahü aleyhi vesellem efendimizce bildirilen,,,
Vesair kıyamet alametlerinde zikredilen ince natürâl çizginin hudutlarından çıkmadan,,,,
Anlam bütünlüğü perspektifinden hıfz edilip değerlendirildiğinde,,
Liyakat mı esas yoksa sadakat mi? Sorusunun cevabı metni, bu fikri sabitliğin eseri değilmi.