Siyasetin Aday Politikası
Partilere göre Belediye Başkan aday adayları geçen günlerde mantar gibi birden meydanlara çıktılar.
Biraz boy gösterdiler, genel merkez ve il teşkilatı pozu verdiler, kendilerini tanıttılar, az da olsa partilerinin reklamını yaptılar.
Oturdular, çekildiler, geriden izlediler.
Beklediler, beklediler, beklediler.
Ve kabuğuna çekildiler.
Şimdi her parti veya ittifak bir aday açıklıyor. Demokratik olarak zaten partiler bir aday çıkarıyor.
Temayül yoklaması, İlçe ve İl teşkilatı belirlemesi veya genel merkez görevlendirmesi gibi.
Parti mensupları, teşkilat içi kargaşa meydana gelebiliyor, seçmen arasında ihtilaflar, ayrımcılık, kutuplaşma, küsme, kulis çalışması doğuyor.
Burada ne memleket, ne vatan, ne de iktisadi ve idari yapı gözetiliyor.
Parti ideolojisi zaten yok.
Sadece koltuk, menfaat, yakınlık derecesi, toplumsal, bölgesel kutuplaşma seçeneği öne çıkıyor.
Sevgi, saygı, birlik, maddi ve manevi değerler, vatan, millet, bayrak, toprak, şuur, ahlâk, milli gelir, adalet, geçmişin günahları, mevcut mikroplar hiç göz önünde bulundurulmuyor, akla gelmiyor.
Yine de bir sakinlik, çekimserlik, pişmanlık gibi içini dışına veremeyen aday portresi var.
Bunların içindeki bir içgüdüsel gündeme taşıma yanlışı, zihinsel yorgunlukla dar kafeste bakışanlar da bu memleket bir çizik daha atacak.
Onlar ise İktidar ittifakı ve iktidara destek bağlantısı olan partilerin adayları ile Ankara ve İstanbul'un iktidar adaylarını gündemde tutma ile hiyerarşik ve monarşik algılarla üstünlük sağlayan dengesiz politika oluşturan kesimlerin sayısal hesapları var.
Akp'li olur, Mhp'li olur anladık Yrp'li eşittir Akp'li diyebiliriz. Onların adayının ismini, kendini konuşmakla demokratik bir seçim olacağını düşünmüyorum.
Chp var, Saadet var, Gelecek var, Deva var.
İyi parti de vardı ama onda sanki bir kayma hareketi izlenimi görüyorum.
Eğer seçim demokrasinin gereği ise adaletli, eşit paylaştım, akli düşünce, vicdani kararlılıkla önce memleket diyerek din ve vicdan duygularıyla, adayın kişilik ve geçmişinin karnesini çıkarıp şuurlu, ideolojik, hedefler için bilhassa verdiğin oydan pişmanlık duymamak için, rahatlıkla memnuniyet duyucağın, sorumluluk hissi taşıyıp "Ah keşke elim kırılsaydı, verdiğim oylar haram olsun, hakkımı helal etmiyorum,, gibi cümlelerin ne bu dünyada ne de ahirette faydası olur.
Bilakis seçilen seçenden şikayetçi olur. "Bunlar beni seçti, benim yanlışımı, hatamı görmezlikten geldiler, tekrar tekrar tekrar seçtiler. Ben öğretmenim, ben avukatım, ben sadece inşaat mühendisiyim.
Siyasetçi değilim, siyasetten anlamam, dünyaya bakışım, ülkeye, şehre, vatandaşa, ukubat, muamelat, sosyolojik olarak izlenimlerim, tasarılarım, derdim, hedefim, bilgi ve birikimim yoktu. Bağlı bulunduğum parti ve idaresinde onların verdiği direktifle ülke, ve şehir yönettim,, deyince ne cevabın olacak?
Muhafazakar ayaklarıyla yola çıkıp takva sahibi olmayan, sadece mesleki becerisini sergilemekle yetenek sahibi olunmaz.
Eğitimci gelecek nesiller yetiştirir, avukat hukuki ve yasal çercevede bakar, asker disiplin nizam, intizam gözüyle bakar, mühendis kendi ihtisası ile şekillendirir, doktor ise hasta üzerine ihtisas gelişimini sağlar. Ekonomist desek onun da marifetlerini gördük.
Bir siyasetçi ise belirlediği ilk istikameti ile aldığı yolla geniş bakış açısıyla hepsini göğüsleyip çeşitli ve farklılıkları toplayarak, görerek, düşünerek, çözerek, engelleri aşarak yoluna devam eder.
İşte gerçek siyasetçi, idarecilik, yönetim, liderlik budur.
Bütün toplumu kucaklayan, her basamakta, platformda yerini alan, makam ve mevkiisini millet adına koruyan bu ülkenin evlatları olmalıdır.
Bu vatanın bütün nimetlerinden faydalanıp aslını, neslini dışarıda ararsa da vatan haini olur.
Vesselam.