Anasayfa
Yazarlar
Celal DEMİR
Yazı Detayı
Bu yazı 415+ kez okundu.
İstanbul Hüznünden Ağlamaya Başladı
*İstanbul Hüznünden Ağlamaya Başladı*
Uzun bir aradan sonra İSTANBUL !
Taşı, toprağı altın İstanbul,
Yedi tepeden bakan İstanbul.
İki kıtaya bağ kuran İstanbul,
Hz. Yuşa Peygamberi,
Sahabeleri, Velileri, Evliyaları
hasretle kucaklayan İstanbul,
1453'te Sultan Fatih'i şereflendiren İstanbul,
Bir çağ kapatıp bir çağ açan İstanbul,
Nice sultanları, padişanları bağrına basan İstanbul,
Rahmet-i Rahman'a ulaşanlar
Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmeddin Erbakan Devlet Başkanlarına bağrını açan İstanbul,
Rahmetlilerden Lütfi Kibiroğlu, Süleyman Arif Emre, Lütfi Doğan,
Hasan Bitmez gibi sadık dostlara
ebedi berzahı ayıran İstanbul
Cuma akşamı beni karşıladı, hasretle kucakladı, Pazar sabahı dönüş ayrılığı için ağlamaya başladı biz de bereket dedik çıktık yola hüzünlendi, Sakarya'ya kadar bereketle uğurladı.
Bana alışmıştı, Ayasofya, Sultanahmet Camii ziyareti ziyadesinde bulundu.
Ayasofya; Ezan okunuyor, namaz kılınıyor Elhamdülillah.
Bariyerle şuradan geçme, şuraya bakma, burayı görme dercesine yasaklama vardı, güvenlik kontrolüde alışagelmiş kuyruk vardı. Kıble üstündeki temsili resim ve kubbe köşelerindeki resim açıkta görünüyor halde bir ibadet anlayışını caiz midir?
Hükmünü fetva yetkililerinin düşüncesine bırakıyorum.
Topkapı Sarayında keşiflerle istişare ettik. Tabii ilk durağımız
Merkez Efendi oldu.
Rahmetli Necmeddin Erbakan hocamız ve ailesine, geçen günlerde Filistin dava şehidi Hasan Bitmez milletvekilimizin kabrini ziyaret edip Fatiha bağışladık.
Sonra karşıda Mevlana kapı ve surlar karşıladı.
Baktım, konuştum, dertleştik ve baka kaldı, sanki sahipsizdi, yalnız kalmış, yaşlanmış. Kimse onu görmüyor gibiydi.
Misafirdik ziyare-i ikram, güneşin tebessümü güzeldi ama hiç memnun kalmadım.
İstanbul bana alıştı sıcak davrandı
ben alışamadım.
Çünkü ben İstanbul'u rahatsız ettim.
Bir araç, beş kişi yollarda, sokaklarda geziyorduk, sanki bir insan seli var gibi akıyordu. Sanki bize yer yok diye düşündüm.
Doğudan, kuzeyden, güneyden gelen insanlar vardı, Değişik simalar vardı, konuşuyorlardı anlayamazdık, bizim dilimizden konuşan çok azdı.
İlk belirttiğim gibi taşı, toprağı altın olacak zannedip memleketini bırakan gelmiş.
Araçla adım adım yürümek, dar sokakları, daracık kaldırımları beni kabullenemedi. Tramvay ise dakika başı gel gel diye çağırdı ama nereye götürecek güvenemedim.
Binalar, yollar, altyapı yaşlanmış, İnsanlardan usanmış İstanbul.
Denize yani boğaza selam verdim.
Baktım kirlenmiş, kararmış, yeşilimsi rengi var gibi ama berrak değil.
Etrafa baktım. Görkemli, Tarihe eşlik etmiş, çok yalılar, konaklar, saraylar vardı. İnsanları barındırmış, nesilleri büyütmüş, sırları saklamıştı sayılı birkaçını gördüm.
1nci Ordu binasının bile kaşları eğikti.
Galata kulesine baktım. Heybetli duruşu var ama sanki elinde baston var dimdik ayakta durma mücadelesi veriyor.
O kadar insan, araç İstanbul'u yormuş, kirletmiş, nefes alamıyor, söz geçiremiyor, derdine çare olan yok, dinleyecek insan yok.
Saygı, sevgi, merhamet yok.
Velhasılı derdiyle başbaşa kaldı İstanbul.
Bilhassa bizleri misafir eden, özel ziyaretinde bulunduğum yeğenlerime çok çok teşekkür ederim. Sevgiyle muhabbetle kucaklarım. Rabbim kendilerine, çocuklarına mutlu, huzurlu, sağlıklı ömürler versin.
Ekleme
Tarihi: 08 Ocak 2024 - Pazartesi
İstanbul Hüznünden Ağlamaya Başladı
*İstanbul Hüznünden Ağlamaya Başladı*
Uzun bir aradan sonra İSTANBUL !
Taşı, toprağı altın İstanbul,
Yedi tepeden bakan İstanbul.
İki kıtaya bağ kuran İstanbul,
Hz. Yuşa Peygamberi,
Sahabeleri, Velileri, Evliyaları
hasretle kucaklayan İstanbul,
1453'te Sultan Fatih'i şereflendiren İstanbul,
Bir çağ kapatıp bir çağ açan İstanbul,
Nice sultanları, padişanları bağrına basan İstanbul,
Rahmet-i Rahman'a ulaşanlar
Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmeddin Erbakan Devlet Başkanlarına bağrını açan İstanbul,
Rahmetlilerden Lütfi Kibiroğlu, Süleyman Arif Emre, Lütfi Doğan,
Hasan Bitmez gibi sadık dostlara
ebedi berzahı ayıran İstanbul
Cuma akşamı beni karşıladı, hasretle kucakladı, Pazar sabahı dönüş ayrılığı için ağlamaya başladı biz de bereket dedik çıktık yola hüzünlendi, Sakarya'ya kadar bereketle uğurladı.
Bana alışmıştı, Ayasofya, Sultanahmet Camii ziyareti ziyadesinde bulundu.
Ayasofya; Ezan okunuyor, namaz kılınıyor Elhamdülillah.
Bariyerle şuradan geçme, şuraya bakma, burayı görme dercesine yasaklama vardı, güvenlik kontrolüde alışagelmiş kuyruk vardı. Kıble üstündeki temsili resim ve kubbe köşelerindeki resim açıkta görünüyor halde bir ibadet anlayışını caiz midir?
Hükmünü fetva yetkililerinin düşüncesine bırakıyorum.
Topkapı Sarayında keşiflerle istişare ettik. Tabii ilk durağımız
Merkez Efendi oldu.
Rahmetli Necmeddin Erbakan hocamız ve ailesine, geçen günlerde Filistin dava şehidi Hasan Bitmez milletvekilimizin kabrini ziyaret edip Fatiha bağışladık.
Sonra karşıda Mevlana kapı ve surlar karşıladı.
Baktım, konuştum, dertleştik ve baka kaldı, sanki sahipsizdi, yalnız kalmış, yaşlanmış. Kimse onu görmüyor gibiydi.
Misafirdik ziyare-i ikram, güneşin tebessümü güzeldi ama hiç memnun kalmadım.
İstanbul bana alıştı sıcak davrandı
ben alışamadım.
Çünkü ben İstanbul'u rahatsız ettim.
Bir araç, beş kişi yollarda, sokaklarda geziyorduk, sanki bir insan seli var gibi akıyordu. Sanki bize yer yok diye düşündüm.
Doğudan, kuzeyden, güneyden gelen insanlar vardı, Değişik simalar vardı, konuşuyorlardı anlayamazdık, bizim dilimizden konuşan çok azdı.
İlk belirttiğim gibi taşı, toprağı altın olacak zannedip memleketini bırakan gelmiş.
Araçla adım adım yürümek, dar sokakları, daracık kaldırımları beni kabullenemedi. Tramvay ise dakika başı gel gel diye çağırdı ama nereye götürecek güvenemedim.
Binalar, yollar, altyapı yaşlanmış, İnsanlardan usanmış İstanbul.
Denize yani boğaza selam verdim.
Baktım kirlenmiş, kararmış, yeşilimsi rengi var gibi ama berrak değil.
Etrafa baktım. Görkemli, Tarihe eşlik etmiş, çok yalılar, konaklar, saraylar vardı. İnsanları barındırmış, nesilleri büyütmüş, sırları saklamıştı sayılı birkaçını gördüm.
1nci Ordu binasının bile kaşları eğikti.
Galata kulesine baktım. Heybetli duruşu var ama sanki elinde baston var dimdik ayakta durma mücadelesi veriyor.
O kadar insan, araç İstanbul'u yormuş, kirletmiş, nefes alamıyor, söz geçiremiyor, derdine çare olan yok, dinleyecek insan yok.
Saygı, sevgi, merhamet yok.
Velhasılı derdiyle başbaşa kaldı İstanbul.
Bilhassa bizleri misafir eden, özel ziyaretinde bulunduğum yeğenlerime çok çok teşekkür ederim. Sevgiyle muhabbetle kucaklarım. Rabbim kendilerine, çocuklarına mutlu, huzurlu, sağlıklı ömürler versin.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.