İsrail'i kuran ideoloji, Siyonizmdir
Siyonizm, 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıktı. 19. yüzyıl Avrupası'nın iki belirgin karakteri, Siyonizmi de etkilemişti: Irkçılık ve sömürgecilik. Siyonizmin bir diğer belirgin özelliği ise, dönemin diğer ideolojileri gibi din dışı olmasıydı. Siyonizmin fikri öncülüğünü yapan Yahudiler, dinden tümüyle uzak kimselerdi. Hareketin kurucusu olan Herzl, dini duyguları çok zayıf bir kişiydi. Herzl'den sonraki ikinci adam olan Max Nordau ise koyu bir ateistti. Herzl, Nordau ve diğer tüm Siyonist önderler, Yahudiliği bir inanç birliği olarak değil, bir ırkın ismi olarak kabul ediyorlardı. Yahudilerin Avrupalı milletlerden ayrı bir ırk olduğu, onlarla birlikte yaşamalarının mümkün olmadığı, mutlaka kendilerine has ayrı bir yurt edinmelerinin şart olduğu iddiasıyla ortaya çıktılar. Filistin'i seçmelerinin nedeni dini değil, tarihseldi. Zaten önce Uganda'yı düşünmüşler, sonradan Filistin'de karar kılmışlardı.
Bugün Siyonizmi eleştiren pek çok dindar Yahudi aynı gerçeği vurgulamaktadır. Bu dindar Yahudilerin bir kısmı İsrail devletini meşru görüp tanımamaktadırlar bile. Dindar Yahudilerin önde gelen isimlerinden biri olan Haham Hirsch, "Siyonizm, Yahudi halkını milli bir antite (varlık) olarak tanımlamak ister... bu dinen bir sapmadır" der. İsrailli devlet adamı Amnon Rubinstein'a göre, pek çokları için "Siyonizm, (bazı Yahudilerin) babalarının yurduna ve hahamların sinagoguna başkaldırısının doğal sonucu"dur.
Haham Forsythe ise, Yahudilerin 19. yüzyıldan itibaren dinden ve Allah korkusundan uzaklaştıklarını söylemekte ve Yahudileri daha dindar olmaya çağırmaktadır. Forsythe, yeryüzünde zulüm ve bozgunculuk yapmanın "Amalek"in (Tevrat dilinde inkarcıların) işi olduğunu söyler ve şöyle yazar: "Yahudi, Amalek'in ruhunun tam zıddı olmalıdır. Bu ruh, Allah'ı ve vahyi terk etmek, şeytanilik, ahlaksızlık, acımasızlık, haksızlık ve anarşidir."
Siyonistler Filistin'i bir Yahudi vatanı haline getirebilmek için önce Osmanlı İmparatorluğu nezdinde çeşitli girişimlerde bulundular, ancak özellikle Sultan ve Halife II. Abdülhamid zamanında hiçbir sonuç elde edemediler. Bu nedenle, I. Dünya Savaşı'na dek pek çok insan Siyonizmi ham bir hayal olarak gördü. Ancak savaşta Filistin, Osmanlı egemenliğinden çıkıp İngiltere'nin mandası haline gelince, hele bir de İngiliz Hükümeti 1917'de yayınladığı ünlü Balfour Deklarasyonu ile "Filistin'de bir Yahudi Vatanı" projesine destek verdiğini ilan edince, Siyonist projenin itibarı büyük ölçüde arttı. İki dünya savaşı arasındaki dönem, başta Avrupa olmak üzere Yahudi diasporasının farklı bölgelerinden başlatılan Yahudi göçleriyle, Filistin'i "Yahudileştirmek" için girişilen ısrarlı bir mücadeleye şahit oldu.
İngiltere'nin Filistin'i manda haline getirmesi, Müslüman Araplar arasında büyük bir tepkiye neden olmamıştı. Çünkü o dönemde zaten tüm Ortadoğu sömürgeleştirilmişti ve mandacılık adeta doğal bir düzendi. Ancak Siyonistlerin Filistin'e akın akın Yahudi göçmenler getirmesi, Arapları son derece rahatsız etti. Çünkü Yahudi göçü, sömürgecilikten farklı olarak, bölgeye yepyeni bir halkın girmesi anlamına geliyordu. Sömürgeciler şartlar gerektirdiğinde çekip gidebilirlerdi, ama eğer bölgeye yeni bir halk yerleşirse, bu halkın toprak talepleri Ortadoğu'ya huzursuzluk getirebilirdi.
Kısacası Siyonist proje, Ortadoğu gibi ezici bir çoğunlukla Müslüman-Arap bir coğrafyanın içine, yabancı bir halk yerleştirmek amacını güdüyordu. Bunu yaparken de barış ve uzlaşma yolunu değil, "demirden bir duvar" örmeyi, yani sertlik ve çatışma yolunu tercih ediyordu. Diğer bir ifadeyle Ortadoğu'nun yerleşik halkından zorla toprak alınacaktı. Hem de bu toprak, "kutsal" bir topraktı; her üç din için de kutsal sayılan Filistin'i, en önemlisi de Kudüs'ü içeriyordu.
Bir başka deyişle, Haçlılar'dan yüzyıllar sonra, Ortadoğu'ya "yabancı" bir unsur daha giriyordu. Bu unsur da aynen Haçlılar gibi Filistin'i üzerinde yaşayan sahiplerinden zorla geri alacak ve Batı'dan gelen askeri güçlerle ayakta kalacaktı. Filistin'in kutsal topraklarında Müslümanlar ve Yahudiler asırlardır olması gerektiği gibi barış içinde bir arada yaşarlarken, bölgeye dışarıdan giren ve adına "Siyonizm" denen Sosyal Darwinist ideoloji, hem Müslümanları hem de Dindar Yahudileri huzursuz eden bir çatışma başlatmıştı…