yandex
Meryem KUZ HALKACI
Köşe Yazarı
Meryem KUZ HALKACI
 

SURİYE’DE “YETİM” OLMAK

2. Dünya Savaşı’ndan sonra -dünya üzerinde- en büyük insani kriz, Suriye iç savaşında yaşanıyor. Mart 2011'den bu yana devam eden Suriye iç savaşında çocuklar;  fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddetin farklı türlerine maruz kalıyor. Sayısız mağduriyete uğrayan Suriye’nin çocukları, savaşın bütün karanlık yönleriyle karşı karşıya kalmış ve kalmaya devam ediyor. Savaşın süresi uzadıkça, çocuklara yönelik mağduriyetler ve hak ihlalleri artmakta ve bu durum çocuklar üzerinde derin izler bırakıyor.   Suriye'de çatışma bölgelerinde yaşayan çocukların büyük bölümü, okulları enkaza döndüğü için eğitim alamıyor. Çocuklar oyun oynayarak, okula giderek değil,  silah ve bomba sesleriyle büyüyor. Fiziksel ve psikolojik travmaları bulunan, eğitimden tamamen veya kısmen mahrum kalan çocukların, Suriye’nin geleceğindeki en önemli problemlerden biri olacağı aşikâr.   Yaşanan savaşın ağır faturasını anneler ve çocuklar ödemek zorunda kalsa da, silah seslerinin eksik olmadığı, her gün yeni ölümlerin yaşandığı Suriye’de, her şeye rağmen savaşın psikolojik izleri bölgedeki yetim ve kültür merkezlerinde silinmeye çalışılıyor.  Suriye ziyaretlerim esnasında, ziyaret edip, eğitim planları yaptığım yetim ve kültür merkezlerinde tanıdığım yavruların gözünden, “ Suriye’de yetim olmayı” anlatmaya çalışacağım. Yetişkin bir insanın dayanamayacağı açlık düzeyine dayanmaya mahkûm bırakılan masum çocuklarımızdan biri: Doğu Gutalı İslam. El-Bab’ta bulunan, Halime Ana Yetim ve Kültür Merkezinde eğitim alıyor. Babası, uçak bombardımanı sırasında şehit olmuş. Halime Ana Yetim ve Kültür Merkezi yöneticileri ile yaptığımız veli toplantısında annesi ile tanışma fırsatım oldu. Derme-çatma bir çadırda kaldıklarını; elektriğin, suyun olmadığını ve çocuklarına ot kaynatıp çorba yaptığından bahsetti ve ekledi “İslam iyi bir eğitim alıyor,  çok şükür. Türkçe öğrensin...” Çaresizliği gözlerinden okunan anne, ne ekmek istiyordu ne de ilaç... Yavrularının art niyetli grup ve organizasyonların ağına düşmemesi için, yalnızca iyi bir eğitim almalarını istiyordu…   Afrin’de bulunan, Fidan Ana Yetim ve Kültür Merkezinde eğitim gören 12 yaşındaki Ahmet: "Baba ne demek? Baba sevgisi ne demek? Bilmiyorum. Babalar ölmesin, çocuklarının yanında kalsın diye doktor olmak istiyorum. Tüm hasta anne ve babaları tedavi etmek istiyorum…" demişti gözlerini kaçırarak… Afrin / Bülbül / Kotana köyünde bulunan Süleyman Halebi Yetim ve Kültür Merkezinde eğitim gören, cehenneme gözleriyle tanıklık etmiş yavrumuz,11 yaşındaki Şam ise Psikososyal destek kapsamında, yazdığı mektupta şöyle diyordu: "Humus ‘ta babamı kaybettim, 6 yaşındaydım o zaman. Füze mermisi ile ölmek ne demek? Baba olmadan yaşamak ne anlama geliyor? Bilmiyordum. Ama bugün 11 yaşındayım ölümün anlamını biliyorum. Bazı arkadaşlarımın, babalarının elini tuttuğunu görüyorum. Kalbimde yanmayı ve babamın yokluğunu hissediyorum. Çünkü babamla onlar gibi yaşayamadım. Bir de vatanımızı terk edip bir şehirden diğerine göç ettiğimizde kalbimdeki yanmayı daha da çok htim. Aslında hepimizin hikâyesi aynı acıyı içeriyor…” Kendi hayat hikâyesinin yanına, yetim merkezindeki arkadaşlarının da hayat hikâyesini eklemiş mektubunda.   Bölgede bulunan yetim ve kültür merkezlerinde, yetim çocuklara savaş sonrası sosyal hayata adapte olabilmeleri için rehabilite hizmetleri, Türkçe dersleri, futbol ve tekvando gibi spor dallarında eğitimler veriliyor. Çaresiz kalmış çocukların art niyetli grup ve organizasyonların ağına düşmemesi için, -ziyaret ettiğim- yetimhanelerin büyük bir hizmet verdiğine şahit oldum.   Yaralar çok derin olsa da tedavisi imkânsız değildir. Öncelikle durumun hassasiyeti gözetilerek bölgenin dinamikleri dikkate alınmak suretiyle kalıcı programlar belirlenmelidir. Devlet politikası olarak uygulanacak Psikososyal destek ve eğitimler arttırılmalı, sivil toplum kuruluşlarının toplumdan bireye uzanan projeleri, gönüllülük esasıyla çalışan yardım kuruluşlarının daha geniş coğrafyalarda stratejik biçimde örgütlenmelidir.              Barış ve Suriye’nin geleceği konuşulurken en önemli konu çocuklar olmalıdır. Unutulmamalıdır ki çocukları olmadan yeni bir Suriye inşa edilemez!
Ekleme Tarihi: 22 Kasım 2020 - Pazar

SURİYE’DE “YETİM” OLMAK

2. Dünya Savaşı’ndan sonra -dünya üzerinde- en büyük insani kriz, Suriye iç savaşında yaşanıyor. Mart 2011'den bu yana devam eden Suriye iç savaşında çocuklar;  fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddetin farklı türlerine maruz kalıyor. Sayısız mağduriyete uğrayan Suriye’nin çocukları, savaşın bütün karanlık yönleriyle karşı karşıya kalmış ve kalmaya devam ediyor. Savaşın süresi uzadıkça, çocuklara yönelik mağduriyetler ve hak ihlalleri artmakta ve bu durum çocuklar üzerinde derin izler bırakıyor.

 

Suriye'de çatışma bölgelerinde yaşayan çocukların büyük bölümü, okulları enkaza döndüğü için eğitim alamıyor. Çocuklar oyun oynayarak, okula giderek değil,  silah ve bomba sesleriyle büyüyor. Fiziksel ve psikolojik travmaları bulunan, eğitimden tamamen veya kısmen mahrum kalan çocukların, Suriye’nin geleceğindeki en önemli problemlerden biri olacağı aşikâr.

 

Yaşanan savaşın ağır faturasını anneler ve çocuklar ödemek zorunda kalsa da, silah seslerinin eksik olmadığı, her gün yeni ölümlerin yaşandığı Suriye’de, her şeye rağmen savaşın psikolojik izleri bölgedeki yetim ve kültür merkezlerinde silinmeye çalışılıyor.  Suriye ziyaretlerim esnasında, ziyaret edip, eğitim planları yaptığım yetim ve kültür merkezlerinde tanıdığım yavruların gözünden, “ Suriye’de yetim olmayı” anlatmaya çalışacağım.

Yetişkin bir insanın dayanamayacağı açlık düzeyine dayanmaya mahkûm bırakılan masum çocuklarımızdan biri: Doğu Gutalı İslam. El-Bab’ta bulunan, Halime Ana Yetim ve Kültür Merkezinde eğitim alıyor. Babası, uçak bombardımanı sırasında şehit olmuş. Halime Ana Yetim ve Kültür Merkezi yöneticileri ile yaptığımız veli toplantısında annesi ile tanışma fırsatım oldu. Derme-çatma bir çadırda kaldıklarını; elektriğin, suyun olmadığını ve çocuklarına ot kaynatıp çorba yaptığından bahsetti ve ekledi “İslam iyi bir eğitim alıyor,  çok şükür. Türkçe öğrensin...” Çaresizliği gözlerinden okunan anne, ne ekmek istiyordu ne de ilaç... Yavrularının art niyetli grup ve organizasyonların ağına düşmemesi için, yalnızca iyi bir eğitim almalarını istiyordu…

 

Afrin’de bulunan, Fidan Ana Yetim ve Kültür Merkezinde eğitim gören 12 yaşındaki Ahmet: "Baba ne demek? Baba sevgisi ne demek? Bilmiyorum. Babalar ölmesin, çocuklarının yanında kalsın diye doktor olmak istiyorum. Tüm hasta anne ve babaları tedavi etmek istiyorum…" demişti gözlerini kaçırarak…

Afrin / Bülbül / Kotana köyünde bulunan Süleyman Halebi Yetim ve Kültür Merkezinde eğitim gören, cehenneme gözleriyle tanıklık etmiş yavrumuz,11 yaşındaki Şam ise Psikososyal destek kapsamında, yazdığı mektupta şöyle diyordu:

"Humus ‘ta babamı kaybettim, 6 yaşındaydım o zaman. Füze mermisi ile ölmek ne demek? Baba olmadan yaşamak ne anlama geliyor? Bilmiyordum. Ama bugün 11 yaşındayım ölümün anlamını biliyorum. Bazı arkadaşlarımın, babalarının elini tuttuğunu görüyorum. Kalbimde yanmayı ve babamın yokluğunu hissediyorum. Çünkü babamla onlar gibi yaşayamadım. Bir de vatanımızı terk edip bir şehirden diğerine göç ettiğimizde kalbimdeki yanmayı daha da çok htim.

Aslında hepimizin hikâyesi aynı acıyı içeriyor…” Kendi hayat hikâyesinin yanına, yetim merkezindeki arkadaşlarının da hayat hikâyesini eklemiş mektubunda.

 

Bölgede bulunan yetim ve kültür merkezlerinde, yetim çocuklara savaş sonrası sosyal hayata adapte olabilmeleri için rehabilite hizmetleri, Türkçe dersleri, futbol ve tekvando gibi spor dallarında eğitimler veriliyor. Çaresiz kalmış çocukların art niyetli grup ve organizasyonların ağına düşmemesi için, -ziyaret ettiğim- yetimhanelerin büyük bir hizmet verdiğine şahit oldum.

 

Yaralar çok derin olsa da tedavisi imkânsız değildir. Öncelikle durumun hassasiyeti gözetilerek bölgenin dinamikleri dikkate alınmak suretiyle kalıcı programlar belirlenmelidir. Devlet politikası olarak uygulanacak Psikososyal destek ve eğitimler arttırılmalı, sivil toplum kuruluşlarının toplumdan bireye uzanan projeleri, gönüllülük esasıyla çalışan yardım kuruluşlarının daha geniş coğrafyalarda stratejik biçimde örgütlenmelidir. 

            Barış ve Suriye’nin geleceği konuşulurken en önemli konu çocuklar olmalıdır. Unutulmamalıdır ki çocukları olmadan yeni bir Suriye inşa edilemez!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bolbolhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.