yandex
Aydın UZKAN
Köşe Yazarı
Aydın UZKAN
 

AYRILIĞIN ANATOMİSİ

İnsanoğlunun varoluşu ayrılık üzerine. Fani  olarak yaratıldığından, ayrılık illâ ki oluyor. İki ayrılık arasında geçiyor hayat. Doğumla anne karnından, ölümle dünyanın karnından ayrılıyor insan. Her kavuşmanın içinde o saklı. ‘’İçimiz hep bir hoşça kal ülkesi’’ diyor Cahit Zarifoğlu. Hakkında sayısız şiir, şarkı ve kitap yazılan, Ne yaman bir kelimedir ayrılık. Ruhsal ve fiziksel boşluk bırakan, ömrün tozlu sokaklarını bazen hafif , bazen sağanak yağmurlarla temizleyen  evrensel bir dildir . Her  seferinde farklı rotaların kullanıldığı bir yolculuktur. Yol değil, kıldan ince kılıçtan keskin bir köprüdür ayrılık. Bazen bir bütünün ikiye bölünmesi, bazen her bölünenin paramparça olması.  Bazen ham meyveyi dalından koparmak , bazen gece kayan bir yıldız . Bazen de ruhi yaraların oluşum sebebi. Kelebek ölüsü kokan cenazeler gibidir kimisi. Kâh suyu dinmiş dere, kâh ışığı sönmüş bir pencere gibi ayrılık.  Fiziksel olanı da var , ruhsal olanı da. Aynı şehirde ama kutuplar kadar uzak olmak gibi. İlla ki bir tren istasyonunda ya da evin kapısında başlamaz. Aynı yeryüzünde ama farklı gökyüzüne sahip olanlar da ayrıdır. Toprağından ayrılırsın göç olur, ruhundan ayrılırsın hiç olur. Gün gelir bir şehirden ayrılır insan, gün gelir şehir o insandan ayrılır. Her şeyin dönüp dolaşarak ulaşacağı noktadır o . Ayrılığın güneşi bile buz gibidir. Buzdan alçılarla sarılır yaralar. İçten kırılan dalların, dıştan yeşillenmesi kadar  yanıltıcıdır her biri. Nefes almak gibi , insan deneyiminin bir parçasıdır ayrılık. İnceldiği yerden kopan, lehim tutmayan hallerin elimize yüzümüze bulaşan tozu. Sağında mutsuzluk, solunda uykusuzluk, aşağısında özlem ve yukarısında acı. Gülden ayrılan bülbül, hüznünü diline doladığından hazin hazin ötmüştür. Ferhat, ayrılık acısını dağları delerek gidermeye çalışmıştır. Ayrılık , arayış yolculuğunun başlangıcıdır. Zira her ayrı düşen arar. Bazen kendini bazen ötekini. Arayışın odağında madde olduğunda, insanın galip gelmesi zordur. Ömrün bileği taşıdır ayrılık. Kimine göre ölmenin başka biçimi. Kimine göre başlangıçların nedeni. İki kişilik beceriksizlik olanı da var, çok kişilik imtihan olanı da. Birlikteliğin zekatı belki de ! Yakıcı olduğu kadar eğitici yönü de olan bir olgu. Acısıyla insanı kabuğundan soyan, uyanışa ve öze dönüşe de vesile. Bulanık suları durultmak ve bir şeylerin adını koymak için gerekli. Ayrılınca sergilenir birlikteliğin örttüğü yanlışlar. Ayrılık sanılanlar kurtuluştur belki de. Tüketmeden , tükenmeden ve insani olarak yaşanılması elzemdir ayrılıkların. Büyütür ve olgunlaştırır insanı. Notu bol öğretmen gibidir. Yaşattıkları ile neler öğretir neler. Bazen de içine düştüğünde boğulacağını zanneden insanın , ruhuna içirdiği süt gibidir ayrılık. Gün gelir çırpındıkça kaymak oluşur. ‘’Ayrılık, kavuşmuş iki kalbin dünya tarafından lüzumsuzca lafa tutulmasıdır ''der Gökhan Özcan. Ayrılığın sayısız çeşidi var. Kan revan içinde kalıp ölmemek, nefes alıp ta yaşamamak gibi. Bazen ayrılık sarsıntıyla ortadan iki ayrılan bir dağ , bazen bir cümlenin öncesi ve sonrası diye ikiye böldüğü bir hayat. Bazen ikiye bölünmek bazen paramparça olmak. Zira, ikiye ayrılabilen her şey, daha fazlasına da ayrılabilir. Zihinde gerçekleşmeyen ama görünüşte ayrılık zannedilen haller de var.Anne açısından doğurmak gibi, muhacir için hicret gibi. Bir paranın iki yüzü gibi. Ayrılık, yüzeyde, daha derinlerde, en derinlerde kendini başka başka biçimlerde gerçekleştiren bir şey. Yüzeyde olan ayrılıkların bıraktığı yaralar, zaman eczanesinin merhemleriyle kolayca iyileştiriliyor ve kısa zamanda gelip geçiyor. Daha derinlerde yaşanan ayrılıklar daha sarsıcı tecrübeler yaşatıyor, daha dayanıklı acılar, daha uzun bir nekahat devresi... En derinlerde olanlar, onlar bırakıp gitmiyor, her şeye, her duyguya sirayet ederek büyüyor (1) Hafif olanları zaman ilacıyla şifa bulurken,  ağır olanları kalıcı izler bırakarak derine işliyor. Sonradan anılar depreşiyor. Her bir kare film şeridi misali çıldırtırcasına zihinde dönüp dolaşıyor. O yüzden cenaze törenleri ölenler için değil kalanlar içindir. Tohumuna bitmek yazılan her şey ayrılığın suyunu içer. En ayrılmaz dediklerimiz bile ölüm ayırana kadar bizimledir. Güneş dahi ayrılır bir gün başımızın üstünden. Ne eylülün gelmesi ne baharın bitmesi. Vakit geldiğinde duvardaki saatin tik takları ayrılığın seremonisini hazırlar usulca. Biliriz ki, ölüm Allah’ın emri, ayrılık olmasaydı. 1)  www.yenisafak.com / Gökhan Özcan
Ekleme Tarihi: 30 Mart 2021 - Salı

AYRILIĞIN ANATOMİSİ

İnsanoğlunun varoluşu ayrılık üzerine. Fani  olarak yaratıldığından, ayrılık illâ ki oluyor. İki ayrılık arasında geçiyor hayat. Doğumla anne karnından, ölümle dünyanın karnından ayrılıyor insan. Her kavuşmanın içinde o saklı. ‘’İçimiz hep bir hoşça kal ülkesi’’ diyor Cahit Zarifoğlu.

Hakkında sayısız şiir, şarkı ve kitap yazılan, Ne yaman bir kelimedir ayrılık. Ruhsal ve fiziksel boşluk bırakan, ömrün tozlu sokaklarını bazen hafif , bazen sağanak yağmurlarla temizleyen  evrensel bir dildir .

Her  seferinde farklı rotaların kullanıldığı bir yolculuktur. Yol değil, kıldan ince kılıçtan keskin bir köprüdür ayrılık. Bazen bir bütünün ikiye bölünmesi, bazen her bölünenin paramparça olması.  Bazen ham meyveyi dalından koparmak , bazen gece kayan bir yıldız . Bazen de ruhi yaraların oluşum sebebi. Kelebek ölüsü kokan cenazeler gibidir kimisi.

Kâh suyu dinmiş dere, kâh ışığı sönmüş bir pencere gibi ayrılık.  Fiziksel olanı da var , ruhsal olanı da. Aynı şehirde ama kutuplar kadar uzak olmak gibi. İlla ki bir tren istasyonunda ya da evin kapısında başlamaz. Aynı yeryüzünde ama farklı gökyüzüne sahip olanlar da ayrıdır.

Toprağından ayrılırsın göç olur, ruhundan ayrılırsın hiç olur. Gün gelir bir şehirden ayrılır insan, gün gelir şehir o insandan ayrılır. Her şeyin dönüp dolaşarak ulaşacağı noktadır o .

Ayrılığın güneşi bile buz gibidir. Buzdan alçılarla sarılır yaralar. İçten kırılan dalların, dıştan yeşillenmesi kadar  yanıltıcıdır her biri.

Nefes almak gibi , insan deneyiminin bir parçasıdır ayrılık. İnceldiği yerden kopan, lehim tutmayan hallerin elimize yüzümüze bulaşan tozu. Sağında mutsuzluk, solunda uykusuzluk, aşağısında özlem ve yukarısında acı. Gülden ayrılan bülbül, hüznünü diline doladığından hazin hazin ötmüştür. Ferhat, ayrılık acısını dağları delerek gidermeye çalışmıştır.

Ayrılık , arayış yolculuğunun başlangıcıdır. Zira her ayrı düşen arar. Bazen kendini bazen ötekini. Arayışın odağında madde olduğunda, insanın galip gelmesi zordur.

Ömrün bileği taşıdır ayrılık. Kimine göre ölmenin başka biçimi. Kimine göre başlangıçların nedeni. İki kişilik beceriksizlik olanı da var, çok kişilik imtihan olanı da. Birlikteliğin zekatı belki de !

Yakıcı olduğu kadar eğitici yönü de olan bir olgu. Acısıyla insanı kabuğundan soyan, uyanışa ve öze dönüşe de vesile. Bulanık suları durultmak ve bir şeylerin adını koymak için gerekli. Ayrılınca sergilenir birlikteliğin örttüğü yanlışlar. Ayrılık sanılanlar kurtuluştur belki de.

Tüketmeden , tükenmeden ve insani olarak yaşanılması elzemdir ayrılıkların. Büyütür ve olgunlaştırır insanı. Notu bol öğretmen gibidir. Yaşattıkları ile neler öğretir neler.

Bazen de içine düştüğünde boğulacağını zanneden insanın , ruhuna içirdiği süt gibidir ayrılık. Gün gelir çırpındıkça kaymak oluşur. ‘’Ayrılık, kavuşmuş iki kalbin dünya tarafından lüzumsuzca lafa tutulmasıdır ''der Gökhan Özcan.

Ayrılığın sayısız çeşidi var. Kan revan içinde kalıp ölmemek, nefes alıp ta yaşamamak gibi. Bazen ayrılık sarsıntıyla ortadan iki ayrılan bir dağ , bazen bir cümlenin öncesi ve sonrası diye ikiye böldüğü bir hayat. Bazen ikiye bölünmek bazen paramparça olmak. Zira, ikiye ayrılabilen her şey, daha fazlasına da ayrılabilir.

Zihinde gerçekleşmeyen ama görünüşte ayrılık zannedilen haller de var.Anne açısından doğurmak gibi, muhacir için hicret gibi. Bir paranın iki yüzü gibi.

Ayrılık, yüzeyde, daha derinlerde, en derinlerde kendini başka başka biçimlerde gerçekleştiren bir şey. Yüzeyde olan ayrılıkların bıraktığı yaralar, zaman eczanesinin merhemleriyle kolayca iyileştiriliyor ve kısa zamanda gelip geçiyor. Daha derinlerde yaşanan ayrılıklar daha sarsıcı tecrübeler yaşatıyor, daha dayanıklı acılar, daha uzun bir nekahat devresi... En derinlerde olanlar, onlar bırakıp gitmiyor, her şeye, her duyguya sirayet ederek büyüyor (1)

Hafif olanları zaman ilacıyla şifa bulurken,  ağır olanları kalıcı izler bırakarak derine işliyor. Sonradan anılar depreşiyor. Her bir kare film şeridi misali çıldırtırcasına zihinde dönüp dolaşıyor. O yüzden cenaze törenleri ölenler için değil kalanlar içindir.

Tohumuna bitmek yazılan her şey ayrılığın suyunu içer. En ayrılmaz dediklerimiz bile ölüm ayırana kadar bizimledir. Güneş dahi ayrılır bir gün başımızın üstünden.

Ne eylülün gelmesi ne baharın bitmesi. Vakit geldiğinde duvardaki saatin tik takları ayrılığın seremonisini hazırlar usulca. Biliriz ki, ölüm Allah’ın emri, ayrılık olmasaydı.

1)  www.yenisafak.com / Gökhan Özcan

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bolbolhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
ismet yıldız
(31.03.2021 20:34 - #72146)
Ayrılık, her yarada kezzap Ayrılık, yaradandan azap...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bolbolhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.