yandex

'Hastaları kurtaramadığımızda bizlerin de psikolojisi bozuluyor'

SAĞLIK (AA) - Anadolu Ajansı | 15.09.2020 - 18:40, Güncelleme: 16.12.2020 - 17:32 3828+ kez okundu.
 

'Hastaları kurtaramadığımızda bizlerin de psikolojisi bozuluyor'

Sakarya'da yeni tip koronavirüsle mücadelede en ön safta yer alarak virüse yakalanan hastaların hayatını kurtarabilmek için canla başla çalışan doktorlar, yaşadıkları zorlukları anlattı.

Sakarya'da yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadelede en ön safta yer alan doktorlar, virüse yakalanan hastaların hayatını kurtarabilmek için canla başla çalışıyor.   Pandemi hastanesine dönüştürülen Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde (SAÜEAH) görevli doktorlar, salgınla mücadelede hastaları iyileştirebilmek için büyük çaba sarf ediyor. Bu süreçte her türlü fedakarlığı sergileyerek aylarca ailelerinden ayrı yaşamak zorunda kalan "Kovid-19 savaşçıları", hastalarını hayatta tutma sevincini yaşarken, bazen de hastalarının koronavirüse yenik düşmesiyle hüzne boğuldu. Türkiye'de kararlılıkla yürütülen Kovid-19 ile mücadelede ön cephede yer alan doktorlar, vatandaşların maske, sosyal mesafe ve temizlik kurallarına uyarak tedbiri kesinlikle elden bırakmamasını istiyor. "Bu sene anne ve babamı hiç ziyaret edemedim" SAÜEAH Anesteziyoloji ve Reanimasyon Yoğun Bakım Kliniği Sorumlusu Prof. Dr. Ali Fuat Erdem, AA muhabirine, sürecin Türkiye'nin sağlık altyapısının sağlam olmasından dolayı iyi atlatılmaya çalışıldığını söyledi. Erdem, mart, nisan ve mayıs aylarının meslek hayatının en zor dönemi olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Bunun en büyük nedeni ise henüz yeni tanımaya çalıştığımız bir hastalık vardı, bu hastalıktan yoğun bakıma düşen, solunum cihazına bağladığımız hastaları hızlı bir şekilde kaybediyor olmamdı. Bu dönemlerde ağladığımı biliyorum çünkü bir şeyler yapamıyorduk hastalara, böyle zorluklar yaşıyorduk. Kendi evimde ailemden ayrı kalarak bu dönemi geçirmeye çalıştım. Bu sene anne ve babamı hiç ziyaret edemedim, onların yanına gidemedim." Hastaların nefes almak istediğini fakat bunu yapamadığını anlatan Erdem, şöyle devam etti: "Şuuru açık olan veya boğulan bir hastayı düşünün, nefes alma gayretiniz var, nefes alamıyorsunuz. Bir hastam Türkçe de bilmiyordu, nefes alamadığını bana kendi hareketleriyle ifade ediyordu. Hızlı bir şekilde entübe etmemize rağmen bir saat içerisinde kaybettik. Bu hastalar yoğun bakımda gerçekten sıkıntı çekiyor. Allah hiç kimseyi yoğun bakıma düşürmesin diyorum ama insanların da tedbir alması gerekiyor. Bu tedbirlerin en önemlisi maske takmak, sosyal mesafeyi ayarlayabilmek ve el hijyeni sağlamak." Erdem, tedbirlere uymayanların yoğun bakımdaki hastaları gördükten sonra maskenin ne kadar önemli olduğunu anlayacaklarını dile getirerek, "Gönüllü olarak yoğun bakımda çalışan bir arkadaşımız Kovid-19 oldu ve babasına da bulaştırdı. Babası 54 yaşındaydı, ilk geldiğinde şuuru açık bizimle konuşuyordu. Bu hastayı, her türlü tedbiri almamıza, tedaviyi yapmamıza rağmen solunum cihazına bağlamak zorunda kaldık ve kaybettik. Bu bizi son derece üzdü. Hiçbir ek hastalığı olmayan 44 yaşında bir hastamızı, alınması gereken bütün tedbirlere rağmen kaybettik. Bunun gibi hastalar çok fazla. Genç hastaları da kaybedebiliyoruz. Çok zor bir süreç. Önlem konusunda herkesin daha duyarlı olmasını istiyorum." ifadelerini kullandı. "Hastalık birçok sistemi etkiliyor" SAÜEAH Dahiliye Bölümü Yoğun Bakım Sorumlusu Doç. Dr. Selçuk Yaylacı da Kovid-19'la mücadelede maske ve sosyal mesafeye dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Maske ve sosyal mesafe olmadan bu hastalığın çözümüne ulaşmanın mümkün olmadığına dikkati çeken Yaylacı, "Bu hastalık nedeniyle maalesef kaybettiğimiz insanlarımız oluyor. Bu bizi aşırı derecede üzen bir olay. Kurtaramadığımız insanlarımızı gördüğümüz zaman gerçekten bizlerin de psikolojisi bozuluyor, üzülüyoruz, etkileniyoruz." diye konuştu. Yaylacı, bu hastalıktan korunmak için herkesin elinden geleni yapması gerektiğinin altını çizerek, "Bazı hastalarımızı bilinci açık bir şekilde, genel durumlarında bozulma olduğu ve yakın takip etmek için yoğun bakıma alıyoruz. Bu hastalar yoğun bakımda kaldığı sürece 4 duvar arasında olduklarını düşündüğümüz zaman gerçekten çok zor bir durum ama yakın takip için bunu yapmamız gerekiyor." ifadelerini kullandı. Hastalığın sadece bulaşıcı olmadığını, hastayı zatürre yaptığını, kan tablosunu bozduğunu, pıhtı atmasına neden olduğunu, birçok sistemi etkilediğini anlatan Yaylacı, Sağlık Bakanlığının önerilerinin dikkate alınmasının önemli olduğunu ve tedbirlere uyulması gerektiğini sözlerine ekledi. "Çocuğumu sadece balkondan görebildim" SAÜEAH iç hastalıkları uzmanı Ahmet Cihat Genç de koronavirüs nöbetlerine başladıklarında 45 gün ailesinden uzak kaldığını dile getirerek, ayrı bir eve çıktığını, çocuğunu sadece balkondan görebildiğini anlattı. Yoğun bakım ve normal serviste hastalarla iletişimdeyken tedbir aldıklarını, kullanılan malzemeler yüzünden burun, yüz ve elmacık kemiklerinde izler çıktığını, ağrı olduğunu ve terlediklerini belirten Genç, hem kendi hem de hastaların sağlığı için önlemlerin önemine işaret etti. Genç, sağlık çalışanlarının cephede en önde olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti: "Canla başla çalışmak zorunda hissediyoruz kendimizi. Bir asker gibi cephede birebir bu virüsle çarpışmak zorundayız. Bunun bilincinde olduktan sonra kendimi bir şekilde motive etmem lazımdı. Ailemden ayrı kaldığım sürece 2,5 yaşındaki kızımın en son giydiği pijamasını yanıma almıştım. Gece yatmadan önce onu kokluyordum, yanımdaymış gibi hissediyordum. Teknolojinin getirdiği imkanları kullandım, bu şekilde dinleneceğim zamanları kaliteli geçirmeye çalıştım." "Yoğun bakıma düşmemek için kurallara uyulsun" Genç, hastalık nedeniyle kaybettiği akrabalarının bulunduğunu, bu durumun da psikolojik olarak kendisini etkilediğini söyledi. Yoğun bakımda, bir hastanın bilinci açık şekilde yatmasının çok zor olduğunu dile getiren Genç, "Yoğun bakımın ışıklandırılması farklı olduğu için gece ve gündüz kavramı belirli bir yatış sürecinden sonra bozuluyor. Bununla beraber hasta kendi ihtiyaçlarını gideremiyor çünkü vücudunda bazı elektrotlar var. Bunlar sayesinde hastanın gidişatına bakıyoruz. Erken müdahale etmek adına hastayı yoğun bakımda tuttuğumuz için her ne kadar bilinci açık olsa da kendi ihtiyacını kendi görememiş oluyor." ifadelerini kullandı. Solunum cihazına bağlı hastaların kendi kendine nefes alıp veremediğini belirten Genç, bu duruma düşmemek için sosyal mesafe, maske ve Sağlık Bakanlığının belirlediği kurallara uyulması gerektiğini vurguladı.
Sakarya'da yeni tip koronavirüsle mücadelede en ön safta yer alarak virüse yakalanan hastaların hayatını kurtarabilmek için canla başla çalışan doktorlar, yaşadıkları zorlukları anlattı.

Sakarya'da yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadelede en ön safta yer alan doktorlar, virüse yakalanan hastaların hayatını kurtarabilmek için canla başla çalışıyor.

 


Pandemi hastanesine dönüştürülen Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde (SAÜEAH) görevli doktorlar, salgınla mücadelede hastaları iyileştirebilmek için büyük çaba sarf ediyor.

Bu süreçte her türlü fedakarlığı sergileyerek aylarca ailelerinden ayrı yaşamak zorunda kalan "Kovid-19 savaşçıları", hastalarını hayatta tutma sevincini yaşarken, bazen de hastalarının koronavirüse yenik düşmesiyle hüzne boğuldu.

Türkiye'de kararlılıkla yürütülen Kovid-19 ile mücadelede ön cephede yer alan doktorlar, vatandaşların maske, sosyal mesafe ve temizlik kurallarına uyarak tedbiri kesinlikle elden bırakmamasını istiyor.

"Bu sene anne ve babamı hiç ziyaret edemedim"

SAÜEAH Anesteziyoloji ve Reanimasyon Yoğun Bakım Kliniği Sorumlusu Prof. Dr. Ali Fuat Erdem, AA muhabirine, sürecin Türkiye'nin sağlık altyapısının sağlam olmasından dolayı iyi atlatılmaya çalışıldığını söyledi.

Erdem, mart, nisan ve mayıs aylarının meslek hayatının en zor dönemi olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Bunun en büyük nedeni ise henüz yeni tanımaya çalıştığımız bir hastalık vardı, bu hastalıktan yoğun bakıma düşen, solunum cihazına bağladığımız hastaları hızlı bir şekilde kaybediyor olmamdı. Bu dönemlerde ağladığımı biliyorum çünkü bir şeyler yapamıyorduk hastalara, böyle zorluklar yaşıyorduk. Kendi evimde ailemden ayrı kalarak bu dönemi geçirmeye çalıştım. Bu sene anne ve babamı hiç ziyaret edemedim, onların yanına gidemedim."

Hastaların nefes almak istediğini fakat bunu yapamadığını anlatan Erdem, şöyle devam etti:

"Şuuru açık olan veya boğulan bir hastayı düşünün, nefes alma gayretiniz var, nefes alamıyorsunuz. Bir hastam Türkçe de bilmiyordu, nefes alamadığını bana kendi hareketleriyle ifade ediyordu. Hızlı bir şekilde entübe etmemize rağmen bir saat içerisinde kaybettik. Bu hastalar yoğun bakımda gerçekten sıkıntı çekiyor. Allah hiç kimseyi yoğun bakıma düşürmesin diyorum ama insanların da tedbir alması gerekiyor. Bu tedbirlerin en önemlisi maske takmak, sosyal mesafeyi ayarlayabilmek ve el hijyeni sağlamak."

Erdem, tedbirlere uymayanların yoğun bakımdaki hastaları gördükten sonra maskenin ne kadar önemli olduğunu anlayacaklarını dile getirerek, "Gönüllü olarak yoğun bakımda çalışan bir arkadaşımız Kovid-19 oldu ve babasına da bulaştırdı. Babası 54 yaşındaydı, ilk geldiğinde şuuru açık bizimle konuşuyordu. Bu hastayı, her türlü tedbiri almamıza, tedaviyi yapmamıza rağmen solunum cihazına bağlamak zorunda kaldık ve kaybettik. Bu bizi son derece üzdü. Hiçbir ek hastalığı olmayan 44 yaşında bir hastamızı, alınması gereken bütün tedbirlere rağmen kaybettik. Bunun gibi hastalar çok fazla. Genç hastaları da kaybedebiliyoruz. Çok zor bir süreç. Önlem konusunda herkesin daha duyarlı olmasını istiyorum." ifadelerini kullandı.

"Hastalık birçok sistemi etkiliyor"

SAÜEAH Dahiliye Bölümü Yoğun Bakım Sorumlusu Doç. Dr. Selçuk Yaylacı da Kovid-19'la mücadelede maske ve sosyal mesafeye dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.

Maske ve sosyal mesafe olmadan bu hastalığın çözümüne ulaşmanın mümkün olmadığına dikkati çeken Yaylacı, "Bu hastalık nedeniyle maalesef kaybettiğimiz insanlarımız oluyor. Bu bizi aşırı derecede üzen bir olay. Kurtaramadığımız insanlarımızı gördüğümüz zaman gerçekten bizlerin de psikolojisi bozuluyor, üzülüyoruz, etkileniyoruz." diye konuştu.

Yaylacı, bu hastalıktan korunmak için herkesin elinden geleni yapması gerektiğinin altını çizerek, "Bazı hastalarımızı bilinci açık bir şekilde, genel durumlarında bozulma olduğu ve yakın takip etmek için yoğun bakıma alıyoruz. Bu hastalar yoğun bakımda kaldığı sürece 4 duvar arasında olduklarını düşündüğümüz zaman gerçekten çok zor bir durum ama yakın takip için bunu yapmamız gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Hastalığın sadece bulaşıcı olmadığını, hastayı zatürre yaptığını, kan tablosunu bozduğunu, pıhtı atmasına neden olduğunu, birçok sistemi etkilediğini anlatan Yaylacı, Sağlık Bakanlığının önerilerinin dikkate alınmasının önemli olduğunu ve tedbirlere uyulması gerektiğini sözlerine ekledi.

"Çocuğumu sadece balkondan görebildim"

SAÜEAH iç hastalıkları uzmanı Ahmet Cihat Genç de koronavirüs nöbetlerine başladıklarında 45 gün ailesinden uzak kaldığını dile getirerek, ayrı bir eve çıktığını, çocuğunu sadece balkondan görebildiğini anlattı.

Yoğun bakım ve normal serviste hastalarla iletişimdeyken tedbir aldıklarını, kullanılan malzemeler yüzünden burun, yüz ve elmacık kemiklerinde izler çıktığını, ağrı olduğunu ve terlediklerini belirten Genç, hem kendi hem de hastaların sağlığı için önlemlerin önemine işaret etti.

Genç, sağlık çalışanlarının cephede en önde olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

"Canla başla çalışmak zorunda hissediyoruz kendimizi. Bir asker gibi cephede birebir bu virüsle çarpışmak zorundayız. Bunun bilincinde olduktan sonra kendimi bir şekilde motive etmem lazımdı. Ailemden ayrı kaldığım sürece 2,5 yaşındaki kızımın en son giydiği pijamasını yanıma almıştım. Gece yatmadan önce onu kokluyordum, yanımdaymış gibi hissediyordum. Teknolojinin getirdiği imkanları kullandım, bu şekilde dinleneceğim zamanları kaliteli geçirmeye çalıştım."

"Yoğun bakıma düşmemek için kurallara uyulsun"

Genç, hastalık nedeniyle kaybettiği akrabalarının bulunduğunu, bu durumun da psikolojik olarak kendisini etkilediğini söyledi.

Yoğun bakımda, bir hastanın bilinci açık şekilde yatmasının çok zor olduğunu dile getiren Genç, "Yoğun bakımın ışıklandırılması farklı olduğu için gece ve gündüz kavramı belirli bir yatış sürecinden sonra bozuluyor. Bununla beraber hasta kendi ihtiyaçlarını gideremiyor çünkü vücudunda bazı elektrotlar var. Bunlar sayesinde hastanın gidişatına bakıyoruz. Erken müdahale etmek adına hastayı yoğun bakımda tuttuğumuz için her ne kadar bilinci açık olsa da kendi ihtiyacını kendi görememiş oluyor." ifadelerini kullandı.

Solunum cihazına bağlı hastaların kendi kendine nefes alıp veremediğini belirten Genç, bu duruma düşmemek için sosyal mesafe, maske ve Sağlık Bakanlığının belirlediği kurallara uyulması gerektiğini vurguladı.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bolbolhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.